Anasayfa / DERNEK-VAKIF / KIRŞEHİR’İN TARİH VE KÜLTÜR TURİZMİ POTANSİYELİ – Abdullah ÇAVUŞ/Kırşehirli Dernekler Federasyonu Başkan Yardımcısı

KIRŞEHİR’İN TARİH VE KÜLTÜR TURİZMİ POTANSİYELİ – Abdullah ÇAVUŞ/Kırşehirli Dernekler Federasyonu Başkan Yardımcısı

KIRŞEHİR’İN TARİH VE KÜLTÜR TURİZMİ POTANSİYELİ

Abdullah ÇAVUŞ/Kırşehirli Dernekler Federasyonu Başkan Yardımcısı

Kırşehir coğrafi olarak Anadolu’nun tam ortasında yer alan tarihi ve kültürel bir çok değeri ile “Kültürel Mirasımızı” temsil eden çok önemli bir şehir olmasına rağmen, Kayseri ve Ankara arasına sıkışmış bir konumda olduğu için sanayisi gelişmemiş bir şehir olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kırşehir ili, kültürel birikiminin oluşmasında önemli rol oynayan Ahilik Geleneği ile bu geleneğin kurucusu olarak kabul edilen AHİ EVRAN ve ilde yetişmiş HACI BEKTAŞ, CACABEY, AŞIKPAŞA, ŞEYH EDEBALİ, SÜLEYMAN TÜRKMANİ, AHMEDİ GÜLŞEHRİ gibi büyük düşünürlere sahiptir.

Ayrıca NEŞET ERTAŞ ve babası MUHARREM ERTAŞ gibi halk ozanları, Kırşehir iline özgü geleneksel halk oyunları ve keşkek, çullama gibi yöresel yemekler kültürel zenginliğin gelişmesinde önemli olmuştur.

Bunların yanında Kırşehir; YERALTI ŞEHİRLERİ, MEDRESELERİ, SEYFE GÖLÜ,HİRFANLI BARAJI,KAMAN KALEHÖYÜK gibi gezi alanları ve son olarak TÜRBE VE KÜMBETLERİ ile Eski KİLİSELERİ başta olmak üzere tarihi çok sayıda mekana ve esere sahiptir.

Bu nedenle şehrin ekonomik olarak gelişmesini tamamlayabilmesi için TURİZM ile ilgili değerlerini öne çıkarmasından başka yol kalmamaktadır.

Hitit, Firik, Bizans, Selçuklu ile Osmanlı dönemlerinden kalma tarihi değerleri ve kaplıca tedavisi imkanlarıyla ön plana çıkan Kırşehir, yeni normalleşme döneminde ziyaretçilerini bekliyor.

Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu Şeyh Edebali’nin doğup büyüdüğü, Osmanlı’nın temelini oluşturan Ahilik teşkilatının piri Ahi Evran-ı Veli’nin yaşadığı Kırşehir, Cacabey Gökbilim Medresesi’ni bünyesinde barındırması, 800 yıl önce eserlerini Türkçe yazmasıyla bilinen Aşık Paşa ve Mevlana’nın talebesi olan ve vakıf hizmetlerinin Anadolu’ya yayılmasına katkı sağlayan Şeyh Süleyman Türkmani’nin türbesinin bulunması nedeniyle Anadolu’nun önemli tarihi kentleri arasında yer alıyor.

“Anadolu Selçuklu Medreseleri” başlığı altında UNESCO’nun geçici dünya mirası listesine giren, 1272 yılında şehrin valisi Nureddin Cibril bin Cacabey tarafından yaptırılan Cacabey Gökbilim Medresesi, zamanında astronomi eğitimi verilen Anadolu’daki ilk gözlemevi olarak biliniyor.

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalma Lale Camisi, Ahi Evran Külliyesi, Melik Gazi Kümbeti, şehir merkezinde ve Kaman ilçesindeki Kalehöyük kazıları Kırşehir’i adeta açık hava müzesi haline getiriyor.

Avrupa Center Mimarlık ve Kentsel Tasarım Sanat Çalışmaları ile Chicago Kütüphanesi tarafından “En İyi Yeşil Tasarım” ödülü alan Kalehöyük Arkeoloji Müzesi ve Japonya sınırları dışında bulunan en büyük botanik bahçelerinden biri olma özelliğini taşıyan Japon Bahçesi, Türkiye’ye gelen Japon ziyaretçiler başta olmak üzere yerli ve yabancı turistlerin dikkatini çekiyor.

Kapadokya’nın giriş kapısı olarak da bilinen Kırşehir, termal suyun tedavi amaçlı kullanıldığı sağlık turizmi tesisleriyle de bu bölgeye giden turistlerin uğrak yeri haline geliyor. Kentteki tarihi eserleri ziyaret eden turistler şifalı kaplıca suyundan da yararlanıyor.

Ankara-Kayseri kara yolu üzerindeki Nevşehir’e komşu Mucur ilçesinde bulunan Mucur ve Kepez yeraltı şehirleri kentin turizm hareketliliğine katkı yapıyor. Mucur merkezinde 2 katta toplam 42 odası ziyarete açık olan Mucur yer altı şehrinin Kapadokya’ya kadar uzandığına inanılıyor.

Başta flamingolar olmak üzere turna, martı, çıkrıkçı, ördek, kaz ve yerel kuşlara ev sahipliği yapan Seyfe Gölü Kuş Cenneti, barındırdığı endemik bitki türleriyle ziyaretçilere görsel şölen sunuyor.

Neşet Ertaş başta olmak üzere yetiştirdiği ustalarla UNESCO tarafından müzik dalında Yaratıcı Şehirler Ağı’na alınan Kırşehir’de, Abdal kültüründen gelen sanatçıların sürdürdüğü müzik, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.

Turizm, yerel ve ulusal ekonomilere doğrudan girdi sağlaması, istihdam yaratması, yatırımların artırılması, diğer sektörler üzerindeki pozitif çarpan etkisi ve ülke ekonomilerinde dış cari açıkların giderilmesinde etkin rol oynayan ve pazar payı sürekli artan bir sektördür.

Kırşehir’de turizm denildiğinde birçok kaynak ortaya çıkmaktadır.

Bunları aşağıdaki gibi sıralamak ve detaylandırmak mümkündür.

  • Tarih ve Kültür Turizmi
  • Tabiat Turizmi
  • Sağlık ve Termal Turizm
  • Kuş Gözlemciliği
  • Su Sporları ve Plaj Turizmi

Bu makalemizde KIRŞEHİRİN TARİH VE KÜLTÜR TURİZMİ potansiyelini sizler için araştırdık.

 I-TARİH VE KÜLTÜR TURİZMİ

Üzerinde yaşadığımız çoğrafya da bizden daha önce yaşamış insan toplulukların ,farklı kültürlerin ,farklı yaşantıların her türlü Kültür emanetlerini önce korumak daha sonra da sadece ait olduğumuz topluma değil Dünya toplumlarına göstermek Tarih Turizminin konusudur.

Tarihi ve kültürel geçmişleri ile çeşitli kültür aktörlerini bir arada bulunduran dinamik yapılarıyla zengin olan Ülkemizi Dünya ülkelerine tanıtmak, onları bilgilendirmek, onları bu zenginliğe dahil etmek gelişmiş bir ülke sorumluluğudur. Dahil olan ülkelerin çokluğu  ziyaretçilerin niteliği ,ilgi zenginliği ülkemizde kalma sürecini uzatarak Türkiye bütçe gelirleri kaleminin en önemlisini Tarih Turizmi ile sağlayabiliriz.

Ülkemiz Tarih Turizmin zengin ürünlerine sahiptir. Antik yerleşim yerleri, camiler, kiliseler, hanlar, hamamlar, türbeler, su kemerleri, köprüler, kervansaraylar gibi örnekler ile arkeolojik eserler, tarihi ören yerlerinin çokluğu ve özelliği üzerinde yaşadığımız Ülke zenginliğinin sadece bir parçasıdır. Dünyanın en eski medeniyetleri bizim ülkemizdedir.

Bu anlamda KIRŞEHİR İLİMİZ tarih ve kültür turizmi açısından son derece önemli eserlere sahiptir. Bu makalemizde bu konuyu araştırdık.

İlk yerleşimin MÖ. 3000’lere uzandığı Anadolu’nun ortasında bulunan KIRŞEHİR zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Geçmişten günümüze pek çok uygarlıklara ev sahipliği yapmış Türk İslam dönemlerinde Türk kültürünün yaşatıldığı bir merkez olmuştur.

O dönemde 13. ve 14. yy.da Ahi Evran, Hacı Bektaş, Cacabey, Aşıkpaşa, Ahmed-i Gülşehri gibi Kırşehir’de yetişmiş büyük insanlar eserleri ile, düşünceleri ile döneme damgalarını vurmuşlar, tarihteki önemli rolleri onları günümüze kadar yaşatmıştır.

1-CAMİLER

ALAADDİN CAMİİ :  Kırşehir, Merkez, Kalehöyük üzerinde bulunmaktadır, Selçuklu döneminde Alaaddin Keykubat tarafından 1230 yılında yaptırılmıştır, 1893 yılında yapı tümden yıkılarak mutasarrıf Arif bey tarafından tekrar yaptırılmıştır. Yapının portalinin giriş kapısı melik muzafferüddin behram şaha ait medreseden getirildiği bilinmektedir. Yapının portali zengin Selçuklu plastik kabartmaları ile dikkati çekmektedir.

LALA CAMİİ (LALE): Yapının 13. yy. a ait olduğu sanılmaktadır. Camii moloz ve kesme taştan yapılmış olup payelere oturan üç kubbe ile örtülüdür. Bu gün camii olarak kullanılan yapının esasında bir darphane olabileceği düşünülmektedir.

KAPUCU CAMİİ : Osmanlı dönemine ait olmakla birlikte kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Yapıya üç kubbe ile örtülü son cemaat yerinden girilmektedir. Asıl ibadet mekanı kare planlı olup kubbe ile örtülüdür.

ÇARŞI CAMİİ : Osman döneminde 1864 yılında Hüseyin bey tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı ibadet mekanı ağaç bindirme tekniği ile yapılmış kırlangıç tavan da denilen çatı örtmektedir. Yapının minaresi bulunmamaktadır.

2-MEDRESELER

CACABEY CAMİİ (MEDRESESİ)-CACABEY TÜRBESİ :  Kırşehir kent merkezinde bulunan medrese Selçuklu döneminde Kılıçaslan oğlu Keyhüsrev zamanında Kırşehir emiri Nurettin Cibril Bin Cacabey tarafından 1271-1272 yıllarında bir gözlem evi medrese olarak yaptırılmıştır. Eser sonradan camiye çevrilmiştir. Birkaç kez onarılmış olup minaresindeki mavi çiniler nedeniyle halk arasında “Cıncıklı Cami” adı ile anılmaktadır.

Medrese kesme taştan yapılmış olup kare planlıdır. İki eyvanlı kapalı avlulu medreseler gurubuna girmektedir. Döneminde astronomi yüksek okulu olarak hizmet vermiştir.

Mukarnas kavsaralı iki renkli taş işçiliğinin uygulandığı taç kapısı bulunmaktadır. Kuzeyindeki giriş kapısı işlemelidir, yapıdan ayrı olan tuğladan yapılmış çinili ve tek şerefeli minaresi ilk önce gözlem yeri olarak kullanıldığını göstermektedir.

Ana eyvanda yer alan karşılıklı iki sütun koni ve küre biçimlerinin üst üste bindirilmesiyle oluşturulmuştur. Bu sütun düzenlemesinin Anadolu Türk sanatında başka bir örneği bulunmamaktadır. Cacabey camiinin sol bitişiğinde Cacabey’e ait bir türbe bulunmaktadır.

3-ZAVİYELER

AHİ EVRAN ZAVİYESİ :  1482 yılında Ahilik teşkilatının kurucusu Ahi evran adına yaptırılan camii bu gün aynı adı taşıyan semtte bulunmaktadır. Külliye Ahi Evran’ın türbesi ile zaviye-tekke olarak kullanılan mekanlardan oluşmaktadır.

Üç kubbe üzerine kare planlı olup kesme taştan inşa edilmiştir. Ana mekanı sağında mescit, solunda Ahi evran’ın mezarının olduğu türbe yer alır, tek minareli yapı 1972 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünce restore edilerek cami olarak hizmete sunulmuştur.

4-TÜRBE ve KÜMBETLER

MELİKGAZİ KÜMBETİ: Kırşehir ili merkezinde bulunan kümbet 1240-1250 yılları arasında Mengüçük Oğullarından Melik Muzaffereddin Behram Şah adına eşi tarafından yaptırılmıştır. Kümbet, köşeleri pahlı kare kaide üzerine sekizgen gövdelidir. Silindirik konik külaha geçişte üçgen pahlar kullanılmıştır.Bu pahlarla kümbete çadır görünümü verilmiş olup Türk Türbe mimarisinin Orta Asya Çadır sanatından etkilendiği, hatta kümbetlerin menşeinin Orta Asya Sanatı olduğu savını kuvvetlendiren örneklerden birisidir.

FATMA HATUN KÜMBETİ: Merkez Medrese mahallesi Kümbetaltı mevkiinde yer almaktadır. 1266 yılında dönemin ileri gelenlerinden Hoca Aka Maatır tarafından Fatma Hatun adına yaptırılmıştır. Kümbet; köşeleri üçgen pahlı kare kaide üzerine sekizgen gövdelidir. Örtü sistemi içte kubbe, dışta sekizgen konik külahıdır. Yapı düzgün kesme taşlarla inşa edilmiştir.

AŞIKPAŞA TÜRBESİ: Kırşehir Merkez Aşık Paşa Mahallesinde yer almaktadır. Ertana veziri Alaattin Alişahruhi tarafından yaptırılmıştır.  1333 tarihli türbe tamamen mermerden yapılmış olup, asimetrik uzun cephesi , Kırgız çadırına benzeyen kubbesi, yana alınmış dar ve uzun portali ile Selçuklu mimarisinden farklılık göstermektedir. Kitabesinde çok değişik olarak kubbenin önüne gelmiş girinti yapan saçak silmeleri ile çerçevelenmiştir. Portalide istiritye nişin etrafı, örgü motiflerinden oluşan bir bordürle çevrilmiş, düz cephenin ortasında, alçakta, sivri kemer alınlıklı tek bir pencere açılmıştır. Girişte yanda dar bir holle, kubbeli kare bir mekanda oluşan türbe değişik mimari unsurların ahenkli bir biçimde uygulandığı bir örnektir.

CACABEY TÜRBESİ: Cacabey Camiinin girişinde bulunur, cacabeye ait olan bu türbe Anadolu Selçukluları döneminde 1272 yılında yapılmıştır. Türbeye camii içerisinde bulunan bir salondan geçilerek merdivenle çıkılmaktadır. Kapısı lacivert üzerine beyaz çiniler ve yazılarla bezenmiştir. Pencere kenarları ise taş süslemedir, türbeyi içi çinilerle süslü çokgen biçiminde bir kubbe örter.

AHİEVRAN TÜRBESİ: Kırşehir’in merkezinde aynı adı taşıyan camiinin sol tarafındadır. Ahilik teşkilatını kuran ve Anadolu’da yaygınlaştıran Ahi Evran-ı Veli bu türbede yatmaktadır. Türbe 1481 yılında Fatih Sultan Mehmet’in kayınbiraderi Alaüddevle tarafından yaptırılmıştır. Türbeye camii içinden bir merdivenle çıkılır, üç kubbe ile örtülü kubbe kesme taştan yapılmıştır.

KALENDER BABA KÜMBETİ: Kırşehir Merkez Karalar Köyü içerisinde bulunmaktadır. Anadolu Selçuklu Sultanlarından Kılıçaslan tarafından 1135 yılında yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılan kümbet Selçuklu mimarisi özelliklerini taşımaktadır. Kitabesi kaybolan kümbetin Selçuklu Emirlerinden Karakurt baba adıyla da bilinen Kalender Baba adına yaptırıldığı anlaşılmıştır.

SÜLEYMAN TÜRKMANİ TÜRBESİ: Kırşehir Merkez İmaret Mahallesinde bulunmaktadır. Türbede Şeyh Süleyman Türkmani ile aynı soydan gelen sekiz kişiye ait sanduka bulunmaktadır.

MUHTEREM HATUN TÜRBESİ: İmaret Mahallesinde yer alır. Kerpiç olan türbe yıkılarak tamamen kesme taştan yeniden yapılmıştır. İçerisinde dört tane sanduka bulunmaktadır.

YUNUS EMRE TÜRBESİ:  Kırşehir’e bağlı Ulupınar Kasabası sınırları içerisindedir. Türbe, sarp kayalıklar üzerine sonradan yapılmıştır. Yunus Emre Milli parkı içinde bulunmaktadır. Türbenin hemen yakınında Yunus Emre’ye atfedilen Çilehane binası mevcuttur

AFLAK BABA TÜRBESİ : Altınyazı köyü içerisinde bulunmaktadır. Köşeleri pahlı kare gövde üzerinde yükselen türbe, içten kubbe, dıştan piramidal külahla örtülüdür. Selçuklu mimari özellikleri gösteren türbe tamamen yenilerek kesme taştan yapılmıştır.

5-KİLİSELER

ÜÇAYAK KİLİSESİ : Kırşehir Merkez Taburoğlu Köyü yakınlarında bulunmaktadır. Bizans döneminde 10-11 yy. lara tarihlenmektedir. Bizans döneminin başkenti mimarisini yansıtan önemli eserlerindendir. İki imparator tarafından adak yeri olarak yaptırıldığı sanılmaktadır. İki kiliseden oluşan bina tamamen tuğladan yapılmış olup; 1938 yılındaki depreme kadar yapıyı örten kubbe ayakta durmaktaydı.

HACIFAKILI KİLİSESİ : Akçakent ilçesi Hacıfakılı köyü içerisindedir. Hacıfakılı köyünün bulunduğu alan önemli bir Bizans dönemi yerleşim yeridir. Ev ve bahçe duvarlarında bu döneme ait çok sayıda devşirme malzemenin kullanıldığı görülmektedir. Kilise olarak bilinen yapının tek bir odası kalmış olup, malzeme olarak tuğla kullanılmıştır. Bizans dönemi özelliği göstermektedir.

AKSAKLI KİLİSESİ: Mucur ilçesi Aksaklı köyü içerisinde bulunmaktadır. Kaya kilisesi şeklinde olup, yer altı şehri ile birlikte bir bütünlük oluşturmakta ve aynı döneme tarihlenmektedir. Kilisenin duvarlarında fresk (hac) bulunmaktadır. Oldukça önemli bir eser olan bu yapı turistik öneme haizdir.

ALTINYAZI KİLİSESİ: Mucur ilçesi Altınyazı köyü içerisinde bulunmaktadır. Kaya kilisesi olup, içerisinde kabartma şeklinde haç işaretleri bulunmaktadır. Köyün altında bulunan yer altı şehri ile bir bütünlük oluşturmaktadır. Hıristiyanlığın ilk yayılma dönemlerine tarihlendirilmektedir.

MANASTIR VE KEŞİŞ SARAYI: Mucur’un doğusundaki su deposunun bulunduğu yerde olup Bizanslılardan kalmıştır. Volkanik kayalara oyulmuş 20-30 odadan meydana gelmektedir.

6-KERVANSARAYLAR

KESİKKÖPRÜ (Cacbey Kervansarayı): Kırşehir’in 23 km güneyindeki Kesikköprü köyünde Kızılırmağın kenarında bulunmaktadır. Selçuklu yapısı olan kervansarayın 1268 yılında Anadolu Selçuklu sultanı III. Gıyasettin Keyhüsrev döneminde Kırşehir emiri Nurettin Caca tarafından yaptırılmıştır.  1989 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünce restore edilerek bu günkü şeklini almıştır.

Kervansaraya güney cephesinde bulunan bir kaç kapıdan girilmektedir, giriş bir eyvan şeklinde olup, tonozla örtülüdür. Eyvanın sonunda bir mescit, sağında bir oda bulunmaktadır, eyvandan geniş dikdörtgen bir avluya geçilmektedir. Avlunun kuzeyinde altı ayağın taşıdığı sivri kemerli beşik tonozlu revak bölümü mevcuttur. Kapalı bölüm taç kapası sivri kemerli olup eyvan şeklindedir. Kapalı bölüm taç kapısının üzerinde faklı yönlerde ilerleyen iki aslan figürü bulunmaktadır.

7-KÖPRÜLER

KESİKKÖPRÜ: Kesik köprü köyünde, Kızılırmak SHAPE \ ERGEFORMAT  üzerinde kurulu olan köprü 1268 yılında Anadolu Selçukluları tarafından Kesikköprü kervansarayı ile birlikte yaptırılmıştır.

Kırşehir ile Konya’yı birbirine bağlamak için yapılan köprü Türk mimarisinin önemli eserlerindendir.  Kesikköprü 400 metre uzunluğunda, 6 metre genişliğinde, 13 gözlü olup gözler sivri kemerlidir. Köprü 1616,1849,1925 yıllarında onarım görmüş olup bu günde halen onarım çalışmaları devam etmektedir.

8-KALELER

KIRŞEHİR KALESİ: Kırşehir’in ortasında akan Kılıçözü çayının yanı başındaki yığma tepeye, halk “Kale” demektedir. Yığma şeklinde oluşan höyüğün yüksekliği 30 m.dir. 10 dönümlük bir alanı kaplamaktadır. Bu tepenin 4. yy. da Bizans imparatoru Jüstinien tarafından oluşturulduğu sanılmaktadır. Kadı Burhanettin’in Osmanlılara karşı tamir ettirdiği kaleden bu güne hiçbir şey kalmamıştır. Halk arasında söylenen “ Kale’de evi, Kındam’da bağı olmayana kız verilmez” sözü de, burada zamanında evlerin bulunduğunu göstermektedir. Bu gün bu kale üzerinde yalnız Alaeddin Camii ve bir okul bulunmaktadır.

CEMELE (Çayağzı Kalesi): Kırşehir’in Çayağzı kasabasının güneyindeki dağın en yüksek noktasında yapılmış olan kale varlığını hala korumaktadır. 14. yy. başlarında kale Orta Anadolu da Kadı Burhanettin ve Osmanlı devleti arasında sınır teşkil etmiştir, daha sonra Karaman oğullarının sahiplendiği kale Çelebi Mehmet tarafından alınmıştır. Kalenin adı bazı Osmanlı tarihlerinde Cemaze, Cemadi, Cemade biçiminde yazılmıştır.

ÖMERHACILI KALESİ :  Kamana 12 km uzaklıkta Ömerhacılı kasabasında Baran dağının sarp ve dik bir tepesi üzerindedir. Kalede oturanların asma merdiven yada gizli yollardan buraya çıktıkları, çevrede hiçbir yerde basamak yerine rastlanmamasından anlaşılmaktadır. Tuğladan yapılmış kemer kalıntıları kalenin önemini göstermektedir. Yapının Roma ve Bizans döneminde kullanıldığı sanılmaktadır.

KEÇİ KALESİ :  Kırşehir merkez Kızılca köyünün doğusundadır.Bizanslılar döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Kalenin duvar kalıntılarının bu günkü yüksekliği 2-3 metre kadardır. Kırşehir’de bulunan kalelerin en büyüklerindendir.

KUŞ KALESİ : Kaman yakınlarında bulunan kuş kalesi turizm yönünden görülmeye değer eski bir kale harabesidir. Etilerden kaldığı ve Bizanslar tarafından da kullanıldığı sanılmaktadır.

9-HÖYÜKLER-TÜMÜLÜSLER

İlimizin, tarihin her döneminde yerleşim yeri olarak kullanıldığını gösteren kanıtlardan birisi de höyüklerdir. Kırşehir’de tespit ve tescili yapılan 100’ün üzerinde höyük bulunmaktadır. Aşağıda önemli höyüklerden bazıları anlatılmıştır.

ÇAĞIRKAN KALE HÖYÜK : Kırşehir ili Kaman ilçesine 9 km uzaklıktaki Çağırkan kasabasında bulunur. 25-27 metre yüksekliğindeki toprak dolgu höyüğün genişliği 500 m den fazladır. Höyükte Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi adına Japonlar tarafından Prof. Dr. Masao MORİ başkanlığında 1986 yılında arkeolojik kazılar başlatılmıştır, bu günde halen devam etmekte olan kazılarda elde edilen eserlere bakıldığında höyüğün MÖ.. 3000’den islami döneme kadar iskan gördüğü anlaşılmaktadır. Kale höyükte çoğunluğu günlük kullanıma ait olan çanak, çömlek ve ev aletleri ile takılardan oluşan 100’lerce eser Kırşehir Müzesine kazandırılmıştır.  Kazılardan çıkan eserlerin Hitit ve Firik medeniyetlerine ait olduğu anlaşılmıştır.

MERKEZ KALE HÖYÜK:  Şehir merkezinde bulunan kalehöyükte yapılan araştırmalar sonucu höyüğün MÖ.. ki dönemlerden itibaren kesintisiz olarak günümüze kadar yerleşim yeri olduğu anlaşılmıştır. Höyük üzerinde halen bir camii, okul ve yeşil alan bulunmaktadır.

HASHÖYÜK: Kırşehir ili merkezine 35 km uzaklıktaki Hashöyük sınırları içerisindedir. Fransız arkeologlar tarafından 1938 yılında yapılan kazılarda Hitit dönemine ait kalıntılar bulunmuştur.

YUĞ ( Yağ Çeşme Höyüğü):  Mucur ilçesinin 6 km kuzeyindedir “ Yuğ” Orta asyadan gelen Türklerin bu çevreye verdikleri isimdir. Yuğ çeşmesinin yanı başında yükselen höyüğün tarihi daha eskidir, ilk bakışta anlaşılmasa da bol sular, verimli araziler höyük etrafındaki harap mezarlar geçmiş nesillerin yaşantılarının asırların derinliklerinde ve toprak altında kaldıklarını göstermektedir.

DİĞER HÖYÜKLER:  Kırşehir’in doğusundaki Gölhisar Mahallesinde bulunan Gölhisar höyüğü, Karakurt Kaplıcası yolu üzerinde Sevdiğin höyüğü, Hatunoğlu Köyündeki Öksüzkale höyüğü, Çamalak köyündeki Çiftçi höyüğü, İkiz höyüğü, Höyüke höyüğü ve Malören höyüğü

MUCUR İLÇESİNDE: Seyfe höyüğü, Tepesidelik tuzlası yakınında Tuzla Höyüğü, Alhöyük, Boz Höyük, Garipler Höyüğü, Külhöyük, Heyik Höyüğü, Kızılgöbek höyüğü, Kızlar höyüğü, Şeyh Hazma höyüğü vardır. Ayrıca Mucur ilçesi yakınlarından geçen tarihi İstanbul-Bağdat yolu üzerinde bulunan Seyfe, Budak, Burunağıl ve Altınyazı köylerinde işaret höyükleri vardır. Bu höyüklerin, eserlere yaptırıldığı ve üzerlerinde ateş yakmak suretiyle, işaret tepeleri olarak kullanıldığı bilinmektedir.

ÇİÇEKDAĞI İLÇESİNDE : Kösele höyüğü, Küçük höyük ve Sarı höyük bulunur.

KAMAN İLÇESİNDE İSE : Ömerhacılı höyüğü ile Hirfanlı Baraj Gölü altında kalan, Savcılı Dokuz Höyüğü bulunmaktadır.

AKBAYIR TÜMÜLÜSÜ: İlin 4 km batısındaki Akbayır mevkiinde tepe üzerindedir. Kazı çalışmaları sırasında Roma dönemine ait iki mezar ortaya çıkarılmış, ancak mezarların daha önce soyulmuş olması nedeniyle herhangi bir kalıntıya rastlanmamıştır.

 10İKİ ÖKÜZ BAŞLI HİTİT KABARTMA HEYKELİ(Öküz Başı): Kırşehir’in batısında Kızılırmak kıyısında bulunan Savıcılı Büyükoba kasabası yakınlarındaki höyüğün tepe kısımlarında bulunmuştur. İki öküz başlı Hitit kabartma heykeli- sunağı yaklaşık 30 ton ağırlığında ve granitten yapılmış olup halk tarafından öküz taşı olarak adlandırılmıştır.

Hitit dönemine ait olduğu sanılan anıtın bulunduğu höyükte çanak ve çömleklere de rastlanmıştır, sunak halen Hirfanlı baraj tesislerinin giriş yolu üzerindeki jandarma karakolu yakınında durmaktadır.

11YER ALTI ŞEHİRLERİ:

Kırşehir’de Hıristiyanlığın hızla yayıldığı Roma dönemine ait, ibadet ve sığınma amacıyla yapılmış 15 civarında, irili ufaklı yer altı şehri tespit edilmiştir. Yapılan tarih araştırmalarında, Kırşehir’in Roma döneminde bir ara önemli bir siyasi merkezi olduğu, hatta kısa bir süre eyalet başkenti yapıldığı ortaya çıkmıştır.

MUCUR YER ALTI ŞEHRİ: Mucur’un merkezinde, Hamidiye Mahallesindedir ve Ülkemizin önemli tarihi yer altı şehirlerinden biridir. İl Hıristiyanlık döneminde MS.. 3.ve 4. yüzyıllarda yapılmıştır. Mucur’un bu dönemlerde, Hıristiyan aleminin Kapadokya bölgesindeki belli başlı şehirlerinden olduğu anlaşılmaktadır. Roma ve Bizans döneminde savaş ve baskınlar sırasında halkın korunması amacıyla yer altı şehrinin yapıldığı bilinmektedir.

Yerden 7-8 metre derinlikte, yumuşak kayalara oyularak yapılan Mucur yer altı şehrinin Kırşehir Aşıkpaşa Türbesi yakınlarına kadar uzandığı tahmin ediliyor. Yer altı şehrinin ek giriş kapısı kuzeydedir. Bugün 42 odaya sahip olan yer altı şehrinde, dehlizler, ahırlar, ibaret yerleri, gizli yollar ve geçitler bulunmaktadır. Ayrıca, yer altı şehrinde, özel bölmelerin girişlerini kapatmak amacıyla yapılmış, büyük hacimli kapak taşları ile şehrin oksijen ihtiyacını karşılamak için yapılmış havalandırma bacaları bulunur.

Mucur yer altı şehri üzerinde bulunan 4795 m2 alan 1991 yılında Kültür Bakanlığınca kamulaştırılmıştır. Ayrıca, Kayseri Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nca birinci derecede korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiştir.

Mucur yer altı şehri, Nevşehir iline bağlı Derinkuyu, Kayaklı ve Zelve ilçelerinde bulunan yer altı şehirleriyle eşdeğerde olup, Kırşehir bölge turizmine önemli katkıda bulunacak niteliktedir. 1988 yılında, Belediye’nin imkanları ile temizliği ve giriş düzenlemeleri yapılarak, yer altı şehrinin iki katı yerli ve yabancı turizme açılmıştır. Yer altı şehri, ileriki yıllarda yapılacak yeni çalışmalar sonucunda daha fazla önem kazanacaktır.

KÜMBETALTI YER ALTI ŞEHRİ: Kırşehir’in Medrese Mahallesindedir. Halen giriş bölümü ile birkaç odası gezilebilmektedir. Kapadokya bölgesinin en büyük yer altı şehirlerinden biri olduğu sanılan Kümbetaltı yer altı şehrinde, elektrik donanımı ve gerekli düzenlemeler gerçekleştiremediğinden, diğer oda, salon ve dehlizler gezilememektedir.

DULKADİRLİ İNLİ MURAT YER ALTI ŞEHİRLERİ: Merkeze 58 km. uzaklıktaki Dulkadirli İnli Murat Köyünde bulunur. Bir manastır yada konaklama yeri görünümündeki yer altı şehrinin, MS.. 4.-5. yüzyıllarda bölgede yaşayan Hıristiyanlar tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Sağlam bir yapıya sahip olan yer altı şehri, kaya zeminin oyulmasıyla yapılmış üç ana mekan ve bu mekanlara açılan, işleri boş 10 odadan ibarettir. Büyük salonlardan esas avluya açılan, kemerlerle süslü 14 kapısı vardır. İkinci salonun ikinci odasında, basamaklarla inilen bir de su kuyusu vardır. Son yıllardaki çalışmalarla yer altı şehrinin bir kısmının temizliği ve bakımı yapılarak, turizme açılmıştır. Bu yer altı şehri, bu gün Türkiye’de turizme açılan diğer yer altı şehirleriyle karşılaştırıldığında, daha farlı ve güzel bir yapıya sahip olduğu görülmekte olup, ilimiz turizm potansiyelleri arasında yer almaktadır.

Bu yer altı şehrinin yakınlarında, Dulkadirli Yarımkale Köyü’nde ikinci bir yer altı şehri vardır. 25-30 m. yüksekliğindeki kayalar içerisine oyulmuş açık avlulu bir kenvarsaray ile yine kayaların oyulmasıyla yapılmış 4 salon,  8 odadan oluşmaktadır. Gerekli bakım yapıldığında görülmeye değerdir.

Ayrıca Mucur-Aksaklı köyü ile Kaman-Aliöllez dağı eteklerinde de yer altı şehirleri bulunmaktadır. Kaman’ın güneyindeki kuşkale tepesinin şehirle buluştuğu noktada, kayalara oyulmuş, büyük bir salonu, uzun koridoru ve 10-12 odası olan yerleşim yeri vardır.

KEPEZ YER ALTI ŞEHRİ: Mucur ilçesine 14 km uzaklıkta bulunan Kepez köyü yerleşimi içerisinde bulunmaktadır. 2002 yılı içerisinde Kırşehir Müze Müdürlüğünce yapılan çalışmalar sonucu ziyarete açılmıştır. Onlarca galeri ve odalardan oluşmaktadır. Düzgün mimarisi ve iki farklı renk toprak yapısı ile dikkati çekmektedir. Turizm açısından önemi olan bir yerdir.

UYLUK VE KABADURAK ŞEHİR KALINTILARI: Mucur’un 10 km kuzeydoğusunda, Budak ve Geyicek Köyleri arasındaki Uyluk dağı eteğinde, Uyluk şehrinin kalıntıları vardı. Şehrin çok eski olması ve toprak altında kalması nedeniyle tarihi hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, Eti’lerden itibaren yerleşim yeri olarak kullanıldığı sanılmaktadır.

Kabadurak şehir kalıntıları, tarihi İstanbul-Bağdat yolu üçerinde, turizm açısından büyük önem taşıyan Seyfe gölüne oldukça yakın bir yerdedir. Kabadurak mevkiinde, büyük taş yığınlarından oluşan ve harabe halinde bulunan şehir, çok geniş bir sahayı kaplamaktadır. Şehir kalıntılarının güneyindeki tepenin altına doğru uzanan, çok sayıda mağara evleri vardır. Çok eski dönemlerden beri buralarda yerleşmelerin olduğu anlaşılmaktadır.

 KAYNAK

1-Kırşehir Valiliği web sitesi

2-Kırşehir Kültür Turizm İl Müdürlüğü Web Sitesi

3-Kırşehir Belediyesi Web Sitesi

 

Hakkında admin

Check Also

AHİLİK VE KOOPERATİFÇİLİK / Abdullah ÇAVUŞ/Anadolu Ahileri Kadın Kooperatifleri Birliği Genel Koordinatörü-02.11.2023

AHİLİK VE KOOPERATİFÇİLİK Abdullah ÇAVUŞ/Anadolu Ahileri Kadın Kooperatifleri Birliği Genel Koordinatörü (02.11.2023) KOOPERATİF; “ortak ekonomik, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

×