Anasayfa / Manşet / TELEVİZYON YAYINLARININ ÇOCUK EĞİTİMİNE OLAN ETKİSİ MİLLİ BEKA SORUNU HALİNE GELMİŞTİR/ABDULLAH ÇAVUŞ

TELEVİZYON YAYINLARININ ÇOCUK EĞİTİMİNE OLAN ETKİSİ MİLLİ BEKA SORUNU HALİNE GELMİŞTİR/ABDULLAH ÇAVUŞ

TELEVİZYON YAYINLARININ ÇOCUK EĞİTİMİNE OLAN ETKİSİ MİLLİ BEKA SORUNU HALİNE GELMİŞTİR.

YAZAR : ABDULLAH ÇAVUŞ (11.03.2019)

Ülkelerin ve Milletlerin geleceği yani  BEKA’sı iyi eğitim almış olan ve dünyadaki gelişmeleri yakından takip edebilen bununla birlikte milli ve dini değerleri ile kültürünü kaybetmemiş olan genç nesillerine bağlıdır.

İnsanların tutumlarını, davranışlarını, inançlarını etkileyen en temel unsur; ailesinde, toplumsal yapı içerisinde ve okulda aldığı eğitimlerle kazandığı değerlerdir. Toplumların kendilerine has kültürel tutum, davranış ve inançları sonucunda milli kültürleri oluşmakta ve milli kültür bağlamında milli ve manevi değerleri meydana çıkmaktadır.

Değerler, aileden, okul eğitiminden, yakın çevreden, yazılı ve görsel materyallerden taklit ya da model alma yolu ile öğrenilmektedir.

Değerler üzerinde araştırma yapan yabancı bilim adamları değerleri 6 kategoriye ayırmışlardır. Bunlar,

1-Ekonomik Değerler

2-Sosyal Değerler

3-Politik Değerler

4-Dinsel Değerler

5-Estetik Değerler

6-Teorik Değerler

Her ulusun olduğu gibi Türklerin de iyisi-kötüsü, güzeli-çirkini ve niçin yaşanacağı ve niçin ölüneceğini gösteren değerleri vardır. Prof. Mahmut Tezcan Türk değerlerini aile, eğitsel, ekonomik, dinsel, siyasal ve boş zamanlar değerleri olmak üzere 6 kısma ayırmıştır.

Ahiliğin yazılı kaynaklarından olan Fütüvvetnamelerde Türk ahlaki değerleri şöyle sıralanmıştır; Doğruluk, cömertlik, dostluk, sadakat, kanaat, takva, tefekkür, vefa, ilim, amel, sabır, ihlas, sır saklamak, yalan söylememek, zina yapmamak, hırsızlık etmemek, hoca ve büyüklere saygı, insaf etmek, ayıbı örtmek, çiğ söz söylememek, kötü söze cevap vermemek, herkese iyilik yapmak, misafir sevmek, din farkı gözetmeden bütün insanları sevmek, herkesi bir görüp, kendini herkesten aşağı görmek

Milli ve manevi değerler bir toplumu bir arada tutan en önemli unsurdur. Milli değerlerini koruyup yeni nesle doğru şekilde aktarmayı başarabilen milletler bekasını korumada ve küreselleşen dünyada milli benliğini yaşatma noktasında daha başarılı olmaktadırlar. Bunun günümüzde en güzel örneğini milli kültürünü kültür emperyalizminden korumayı başarmış olan Japonya oluşturmaktadır.

Türk’ün düşmanları onu savaşta yenemeyeceğini anlayınca hile, entrika, ahlaki çöküntü yaratma ve halkı birbirine düşürme gibi taktiklere başvurmaya başlamıştır. Bununla ilgili olarak dönemin Fener Rum Patriği, Rus Çarı Alexandre’a gönderdiği bir mektupta “Türkleri maddeten yıkmak mümkün değildir, onun için önce onlardaki itaat duygusunu ve manevi bağlarını kesmek gerekir. Bunun en kısa yolu, Türklerin milli geleneklerine ve maneviyatlarına yabancı düşünceleri sokmaktır. Yapılacak şey Türklere hissettirmeden bu yıkımı tamamlamaktır.” Demiştir.

Türk milletinin yarınları olan çocuklara Türk’lerin ve milli değerlerinin aktarımı bu bağlamda büyük önem taşımaktadır. Çocuklara değer aktarımının sağlanmasında örgün ve yaygın eğitim ortamlarının büyük önemi vardır. Okullar değerler eğitiminin örgün eğitim yoluyla verilmesi noktasında büyük önem taşımaktadır.

Bununla birlikte çocuklar sadece okulda öğrenmemektedir. Bunun yanı sıra sosyal öğrenme kapsamında aile, arkadaş çevresi ve medya ortamları büyük önem taşımaktadır.

Özellikle iletişim çağının getirdiği sonuçlardan birisinin de yediden yetmişe nerdeyse herkesin televizyondan sosyal medyaya kadar olan geniş bir yelpazede görsel ve basılı medya ortamlarından etkilendiği gerçeğidir.

Günümüzde teknolojideki gelişmeyle birlikte ülke sınırlarının önemin kalmadığı ve küresel bir köy haline gelmiş olan dünyamızda sihirli kutu olarak tanımlanan televizyonların yanında, cep telefonları, tablet, masa üstü bilgisayarlar ve cep telefonları ile küresel bir kültür emperyalizmi yaşanmaktadır.

Günümüzde insanlar günde ortalama 5-6 saatlerini televizyonların karşısında geçirmekte olmalarına rağmen yılda ise sadece 5-6  saat kitap okumaktadırlar.

Televizyon dizi ve reklamları sayesinde kişilerin tüketim tercihlerinin yanında siyasi ve dini tercihleri üzerinde de belirleme yapma iddia ve hedefinde olan açık ve gizli yapılar mevcuttur.

 

Televizyon yayıncılığı başladığından itibaren yayıncılık faaliyeti, yönetenler tarafından yönetilenlere kendi mesajlarını iletmek üzere, çok önemli bir araç olarak kullanılmaya başlamıştır. Hakim güç unsurlarının mesaj iletme kaygısı, sadece egemenlik alanı ile de sınırlı kalmamış, dış dünyaya da bu mesajlarını vermek istemişlerdir.

Bu güç unsurları televizyonlar, sinemalar ve sosyal medya kanalları vasıtasıyla yapmış oldukları çizgi filmler, reklamlar, TV dizileri sinemalar vasıtasıyla ya doğrudan yada subniminal teknikleri kullanmak suretiyle insanları ve özellikle çocukları etkilemektedirler.

Okul öncesi çağdaki İki-altı yaş arası çocuklarımız evlerde anneleri veya bir yakınlarının yanında büyümektedirler. Aileler ev işlerinde çocuklar kendilerine engel olmasın diye yiyecek ve temizlikleri gibi temel ihtiyaçlarını sağladıkları çocuklara televizyon veya internet ortamında yayın yapan çizgi film kanallarının önüne oturtarak oyalama yolunu tercih etmektedirler.

Bu gelişmeler sonucu çocuklarımızın eğitimlerinde aile ve okulun yanında “Elektronik Bakıcı” konumuna gelmiş olan bu teknolojik cihazlar ve bunlar kanalıyla yapılan yayınlar son derece etkili olmaktadır.

Bu yayınlar çocuklarımızın; dilini, beslenme alışkanlıklarını, günlük kıyafetlerini, aile ve toplumsal ilişkilerini, milli ve dini inançlarını etkilemekte hatta yön vermektedir.

Televizyonun çocuklar üzerindeki belli başlı etkileri şu şekilde sıralanmaktadır.

1-Tüketim toplumu bireyi olmaları üzerine etkileri,

2- Cinsel kimliğin oluşması ve karşı cinsle olan ilişkiler üzerine etkisi,

3- Anne-baba ile ilişkisi üzerine etkisi,

4- Şiddet eğilimlerine etkisi,

5- Okumaya, düşünmeye ve başarıya etkisi,

6- Kültürel ve Dinsel yabancılaşmaya etkisi

7- Dildeki yozlaşmaya etkisi,

8- Kendi kimliklerinin oluşumuna etkisi

9- Çocukluğun yitirilişine etkisi.

Televizyon izleyen çocuklarda öncelikli olarak ders çalışmaya karşı isteksizlik, okuma alışkanlığının yerleşmemesi, şiddete başvurma ve saldırganlığın artması, kendini doğru bir biçimde ifade edememe, kendini televizyondan izlediği kahramanın yerine koyarak gerçeklerden uzaklaşma, toplumsal ilişkilerde güçlüklerle karşılaşma ve uzun süre televizyon karşısında kalmanın yarattığı çeşitli sağlık sorunları televizyonun olumsuz etkilerinin birer sonucudur.

Anılan nedenler ile ülkeler ve milletler gelecekleri olan çocuklarının eğitimleri ve yetiştirilmesi konusunda yeni önlemler almakta ve önemli projeler yürütmektedirler.

Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder ATATÜRK Dünyada hiçbir Millette olmayan 23 NİSAN ULUSAL EĞEMENLİK ÇOCUK bayramını Türk Çocuklarına armağan ederek aynı zamanda onlara büyük bir sorumlulukta yüklemek istemiştir.

Ardından çocukları yetiştirecek olan öğretmenlere seslendi ve onlara da; “Muallimler, Cumhuriyet sizden fikri hürvicdanı hür, irfanı hür, nesiller ister” diyerek cumhuriyetin geleceği noktasında sorumluluk ve görev verdi.

Ulu Önder Atatürk’ün hem çocuklarımıza hem de velilerimize yönelik bazı güzel sözleri de aşağıdaki gibidir.

Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir.

“Gelecek için hazırlanan vatan evlatlarına, hiçbir güçlük karşısında yılmayarak tam bir sabır ve metanetle çalışmalarını ve öğrenim gören çocuklarımızın ana ve babalarına da yavrularının öğreniminin tamamlanması için hiçbir fedakarlıktan çekinmemelerini tavsiye ederim.”

Hedefe yalnız çocukları yetiştirmekle ulaşamayız! Çocuklar geleceğindir. Çocuklar geleceği yapacak adamlardır. Fakat geleceği yapacak olan bu çocukları yetiştirecek analar, babalar, kardeşler hepsi şimdiden az çok aydınlatılmalıdır ki, yetiştirecekleri çocukları bu millet ve memlekete hizmet edebilecek, yararlı ve faydalı olabilecek şekilde yetiştirsinler! Hiç olmazsa yetiştirmek lüzumuna inansınlar! Okullardan başka; gazeteler, küçük dergiler köylere kadar yayınlanıp dağıtılmalıdır. Bizim köylümüz ne gazete ne dergi okumaz. Bilenler bilmeyenleri toplayıp, okutmayı, onlara okumayı anlatmayı bir vazife bilmelidir.

Atatürk bir sözünde ise gençlere seslenmekte ve “Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz.” Demektedir.

23 Nisan 1920 yılında Mustafa Kemal çocuklarla dünyanın geleceği arasındaki ilişkiyi görüp yurtta ve cihanda barış için alınacak önlemlere işaret etmek için Ulusal Egemenliği Çocuk Bayramı ile taçlandırıyordu.

İnsanlık bu gerçeği 20. yüzyılın son günlerinde kavrar gibi olmuştur. Birleşmiş Milletler Genel sekreteri Kofi Annan’ın 1998’de yaptığı açılış konuşmasındaki “Gelecekteki dünyanın kimi olgularına göz atmak için süper bilgisayarlarla yapılacak tahminlere gerek yok. Gelecek bin yılın pek çok yönü, çocuklarımıza bugün nasıl baktığımıza göre biçimlenmektedir. Yarının dünyasına elbette bilim ve teknoloji de biçimlendirebilir; AMA BU DÜNYA, BAŞKA HERŞEYDEN ÇOK ÇOCUKLARIMIZIN ZİHİNLERİNDE VE BEDENLERİNDE DAHA BUGÜNDEN BİÇİMLENMEKTEDİR” demek suretiyle dünyamızın geleceği için çocukların iyi yetiştirilmelerine dikkatleri çekmiştir.

Türk Milleti ve Devleti olarak çocuklarımızın milli ve dini kültürlerinin oluşumunda etkileri kaçınılmaz olan ve kültürel emperyalizmin en kolay sonuç aldığı televizyon yayınları konusunda ivedi tedbirler alınmalıdır.

ABDULLAH ÇAVUŞ

 

Hakkında admin

Check Also

AHİLİK VE KOOPERATİFÇİLİK / Abdullah ÇAVUŞ/Anadolu Ahileri Kadın Kooperatifleri Birliği Genel Koordinatörü-02.11.2023

AHİLİK VE KOOPERATİFÇİLİK Abdullah ÇAVUŞ/Anadolu Ahileri Kadın Kooperatifleri Birliği Genel Koordinatörü (02.11.2023) KOOPERATİF; “ortak ekonomik, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

×