Anasayfa / Manşet / DERNEKLERİN KURUMLAR VERGİSİ KARŞISINDAKİ DURUMU/Abdullah ÇAVUŞ/E. Vergi Müfettişi

DERNEKLERİN KURUMLAR VERGİSİ KARŞISINDAKİ DURUMU/Abdullah ÇAVUŞ/E. Vergi Müfettişi

DERNEKLERİN KURUMLAR VERGİSİ KARŞISINDAKİ DURUMU

Abdullah ÇAVUŞ/E. Vergi Müfettişi

Ülkemizde 120.000 in üzerinde dernek bulunmaktadır. Ülkemizdeki derneklerin çok büyük çoğunluğu maddi sıkıntı içerisindedir. Üye aidatları dışında gelirleri bulunmamaktadır. Üyeler ise kuruluş yıllarında büyük bir heyecanla aidatlarını öderken sonraki yıllarda aidat ödemekte istekli davranmamaktadırlar.

Maddi sıkıntı çeken bu tür derneklerdeki vergi ve muhasebe gibi yasal işlemleri muhasebeciler yerine genellikle gönüllü yöneticiler tarafından yerine getirilmektedir. Bu kişilerin vergi hukuku hakkındaki bilgileri ise ya hiç olmamakta yada kulaktan duymak suretiyle olmaktadır.

Konu ile ilgili bilgilendirme amacıyla iş bu yazımızı kaleme almış bulunmaktayız.

5253 sayılı Dernekler Kanununa göre dernek; kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarını ifade etmektedir.

Dernekler, kuruluş bildirisini ve eklerini merkezlerinin bulunduğu mahallin en büyük mülki amirliğine vermeleriyle tüzel kişilik kazanırlar. Derneklerin tüzel kişilikleri seçilmiş organlar tarafından yönetilir ve temsil edilirler.

5520 sayılı kanunun 1. Maddesinde vergi mükellefleri sayılmış olup bu mükellefler arasında DERNEKLER bulunmamaktadır.

Bununla birlikte aynı maddenin (ç) bendi ile derneklere ait iktisadi işletmelerin KURUMLAR VERGİSİ MÜKELLEFİ olacağı hüküm altına alınmıştır.

Kurumlar Vergisi Kanununda ayrıca;

Bu Kanunun uygulanmasında sendikalar dernek; cemaatler ise vakıf sayılır.”

Hükmü bulunmaktadır.

Bu hükümden hareketle dernekler için yazdığımız her şey SENDİKALAR içinde geçerlidir.

Vakıflar ve vergilendirilmesi konusu ayrı bir yazımızın konusu olacaktır

Kanunun 2 nci maddesinin beşinci fıkrasında, derneklere ait veya bağlı olup faaliyetleri devamlı bulunan ve sermaye şirketleri ile kooperatifler dışında kalan ticari, sınai ve zirai işletmelerin derneklerin iktisadi işletmeleri olduğu, aynı maddenin altıncı fıkrasında da derneklere ait iktisadi işletmelerin kazanç amacı gütmemelerinin, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunmasının, tüzel kişiliklerinin olmamasının, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya işyerlerinin bulunmamasının mükellefiyetlerini etkilemeyeceği, mal ve hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olmasının, kâr edilmemesi veya kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesinin bunların iktisadi işletme niteliğini değiştirmeyeceği hükme bağlanmıştır.

5520 sayılı kanunun dernekler ve iktisadi işletmeleri konusundaki maddeleri ve bunlara ilişkin değerlendirmelerimiz aşağıdaki gibidir.

1- DERNEKLER KURUMLAR VERGİSİ MÜKELLEFİ OLACAKMIDIR?

5520 sayılı kurumlar Vergisi kanunun 1.maddesi aynen aşağıdaki gibidir.

Verginin konusu

 MADDE 1- (1) Aşağıda sayılan kurumların kazançları, kurumlar vergisine tâbidir:

  1. a) Sermaye şirketleri.

  2. b) Kooperatifler.

  3. c) İktisadî kamu kuruluşları.

 ç) Dernek veya vakıflara ait iktisadî işletmeler.

  1. d) İş ortaklıkları.

 (2) Kurum kazancı, gelir vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından oluşur

5520 sayılı Kurumlar Vergisi kanunun 1. Maddesi hükmü gereği Vakıf ve Derneklerin kendi tüzel kişilikleri Kurumlar Vergisi Mükellefi değildir.

Ancak iktisadi işletmeleri olan vakıf ve derneklerin bu iletmelerinin faaliyetleri Kurumlar Vergisine tabidir.

2- DERNEK VE VAKIFLARA AİT İKTİSADİ İŞLETMEDEN NE ANLAŞILMASI GEREKMEKTEDİR?

5520 sayılı Kurumlar Vergisi kanunun 2. Maddesinin 5. Fıkrasında İktisadi İşletme tanımı yapılmıştır. Madde hükmü aynen aşağıdaki gibidir.

(5) Dernek veya vakıflara ait iktisadî işletmeler: Dernek veya vakıflara ait veya bağlı olup faaliyetleri devamlı bulunan ve bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları dışında kalan ticarî, sınaî ve ziraî işletmeler ile benzer nitelikteki yabancı işletmeler, dernek veya vakıfların iktisadî işletmeleridir. Bu Kanunun uygulanmasında sendikalar dernek; cemaatler ise vakıf sayılır.

Aynı maddenin 6. Fıkrasında ise iktisadi işletme tanımına açıklık getirecek detay düzenlemelere yer verilmiştir.

Madde hükmü aynen aşağıdaki gibidir.

(6) İktisadî kamu kuruluşları ile dernek veya vakıflara ait iktisadî işletmelerin kazanç amacı gütmemeleri, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunması, tüzel kişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya iş yerlerinin bulunmaması mükellefiyetlerini etkilemez. Mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olması, kâr edilmemesi veya kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesi bunların iktisadî niteliğini değiştirmez.

Konuya ilişkin olarak 1 nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde aşağıdaki hükümler bulunmaktadır.

Dernek veya vakfa ait bir iktisadi işletmenin varlığından söz edilebilmesi için iktisadi işletmenin;

a− Dernek veya vakfa ait veya bağlı olması (ait olma, sermaye bakımından; bağlı olma ise idari bakımdan bağlılığı ifade eder),

b− Sermaye şirketi veya kooperatif şeklinde kurulmamış olması,

c− Ticari, sınai veya zirai alanda devamlı olarak faaliyette bulunması,

Gerekmektedir.

Devamlılık unsuru, bir hesap dönemi içinde aynı veya ayrı faaliyet alanlarında ticari mahiyet arz eden işlemlerin birden fazla yapılmasını ifade etmektedir.

Aynı hesap döneminde tek işlem nedeniyle ticari faaliyetin devamlılık unsurunun oluştuğunu kabul etmek mümkün olmamakla birlikte, faaliyetin organizasyon gerektirmesi veya amacının ticari olması durumunda devamlılık unsurunun varlığı kabul edilir.

Ticari organizasyon, sermaye tahsisi, işyeri açılması, personel istihdamı, ticaret siciline kaydolmak gibi unsur ve şartlardan tümü veya bir kısmı yerine getirilmek suretiyle belirli şekilde kurulmuş olacaktır.

Bu takdirde bu organizasyon içinde bir takvim yılında veya iki veya üç yılda tek bir işlem yapılmış olsa dahi ticari faaliyetin varlığı kabul edilecektir.

3- SONUÇ

Sonuç olarak derneklerin tüzel kişiliği itibariyle kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmamaktadır.

Ancak, derneklerin devamlılık arz eden ticari, sınai veya zirai nitelikte diğer bir ifadeyle bir organizasyona bağlı olarak piyasa ekonomisi içerisinde bedel karşılığı mal alım-satımı, imalatı ya da hizmet ifası gibi bir faaliyetinin bulunması halinde bu faaliyetler nedeniyle oluşacak iktisadi işletme nezdinde kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilmesi gerekecektir.

İktisadi işletmesi bulunmadığı için Kurumlar Vergisinden muaf olan derneklerin gelir vergisi kanunu gereği yapacağı stopajlar, mevduatlarından kesilecek stopajlar, gayrimenkul kiralamalarının vergi kanunları karşısındaki durumları ayrı bir yazımızın konusu olacaktır.

 

Hakkında admin

Check Also

AHİLİK VE KOOPERATİFÇİLİK / Abdullah ÇAVUŞ/Anadolu Ahileri Kadın Kooperatifleri Birliği Genel Koordinatörü-02.11.2023

AHİLİK VE KOOPERATİFÇİLİK Abdullah ÇAVUŞ/Anadolu Ahileri Kadın Kooperatifleri Birliği Genel Koordinatörü (02.11.2023) KOOPERATİF; “ortak ekonomik, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

×