VAKFİYE NEDİR?
Abdullah ÇAVUŞ/E.Vergi Müfettişi
Türk Medeni Kanunu’nun 101. Maddesinde VAKFIN TANIMI; “gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal toplulukları” olarak yapılmıştır.
Bu tanımdan anlaşılacağı üzere VAKFI oluşturan en önemli iki unsur aşağıdaki gibidir.
1-Özgülenecek bir malvarlığı
2-Malvarlığının özgüleneceği amaçtır.
Esas itibariyle özgülenecek olan bu malvarlığına ve kullanım şartlarına vakfiye denilmektedir.
Günümüzde; 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 5. maddesi ile Vakıflar Yönetmeliğinin 111. maddesinin (ğ) bendi gereğince yeni vakıfların kuruluşunda amaçlarına özgülenecek asgari mal varlığı, Vakıflar Meclisinin 14.11.2022 tarihli ve 546/530 sayılı kararı ile 2023 yılı için 120.000-TL (YüzYirmibinTürkLirası) olarak belirlenmiştir.
Bu yazımızda Vakıflar Genel Müdürlüğü web sitesindeki bilgiler ile Diyanet İşleri başkanlığı İslam ansiklopedisindeki bilgilerden hareketle vakfiye tanımı, çeşitleri ve örnekleri konusundaki derlediğimiz bilgilere yer vereceğiz.
I-VAKFİYE NEDİR?
5737 Sayılı Yeni Vakıflar Kanununda Vakfiye; “Mazbut, mülhak ve cemaat vakıflarının malvarlığını, vakıf şartlarını ve vakfedenin isteklerini içeren belgeleri” şeklinde tanımlanmıştır.
Vakfedilen bir malın nereye nasıl verildiği, hayır işlerinde nerede ve nasıl kullanılacağını ve ne şekilde yönetileceğini gösteren belgeye Vakfiye denilmektedir.
“Vakfedilen bir malın hangi hayır işlerinde kullanılacağını, ne şekilde yönetileceğini gösteren senet” anlamındaki vakfiyyenin (vakıfnâme) İslâm medeniyeti tarihinde önemli bir yeri vardır.
Vakıfların başlangıçta sözlü olarak yapıldığı anlaşılmaktadır.
Daha sonra bazı aksaklıklar yüzünden vakıf şartlarının yazılarak belirlenmesine ihtiyaç duyulmuş, bu durum vakfiyelerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Böylece vakfiyeler tesis edilen vakfın nasıl idare edileceği, nerelere ne gibi harcamalar yapılacağı, kaç kişinin çalışacağı, bunlara ne kadar maaş ödeneceği, harcamaların hangi gelirlerle karşılanacağı, vakıftan kimlerin ne şekilde faydalanacağı gibi hususların vâkıf tarafından ayrıntılı biçimde belirlendiği belgeler haline gelmiştir.
Vakfiye; burmak durdurmak anlamına gelen vakıf kelimesinden türemiştir. Genel manası ise kişinin malından Allah rızasını kazanmak maksadıyla malını yoksul ve yardıma ihtiyacı olanlara tasadduk (sadaka) etmesidir.
Vakfiye aynı zamanda tarihi bir vesikadır. Kültür tarihini araştıranlar için önemli bilgiler barındırır. Kervansaray, mescit, medrese vb. eserlere ait vakfiyeler ile eğitim, tıp, sanat ve mimari gibi vakfiyelerde araştırmalar için diğer kaynaklarda bulunamayan birçok önemli bilgiler vardır.
Tarihi seyir içinde bakıldığında vakfiyeler, taş, deri ve kağıt gibi yazılabilecek şeyler üzerine yazıldığını görüyoruz. Örneğim eğer vakfın konusu bir bina ise vakfiyenin özeti, binanın duvarlarından birine kazılarak yazılırdı.
On beşinci yüzyıla kadar olan vakfiyelerin rulo şeklinde yazıldığını görüyoruz. Vakfiyeler bir sayfa olabildiği gibi 400 sayfaya kadar olanlar da vardı. Bu yüzyıldan sonra ise kitap şeklinde ve tezhipli olarak yazılmıştır.
II-VAKFİYE ÇEŞİTLERİ
Ortaçağ İslâm devletlerine ait vakfiyeler üç şekilde günümüze ulaşmıştır.
- Orijinal vakfiyeler:
Vâkıf tarafından düzenlenen orijinal metni bugüne kadar gelen vakfiyelerdir. Zamanımıza intikal eden XIII ve XIV. yüzyıllara ait orijinal metinler vakfiyelerin umumiyetle tomar şeklindeki kâğıtlar üzerine yazıldığını göstermektedir
- Vakıf Kitâbeleri:
Orijinal vakfiye metinlerinin özetlerini içerir. Bu tür kitâbeler umumiyetle vakfın tesisinden kısa süre sonra tertip edilir ve ait oldukları binalar üzerine konurdu. Ortaçağ’a ait vakfiyelerin çoğunun zaman içerisinde yok olmasından dolayı günümüze ulaşan vakıf kitâbeleri büyük bir öneme sahiptir.
- Vakfiye suretleri:
Vakfiyelerin zamanla eskiyip yıpranması yüzünden sonraki dönemlerde vakfiye suretlerinin hazırlanmasına ihtiyaç duyulmuştur. Yine bu dönemlerde denetim ve kontrol amacıyla defterlere kaydedilen bazı vakfiye sûretleri de günümüze ulaşmıştır. Selçuklu ve Beylikler devrine ait vakfiye sûretlerinin kaydedildiği defterlerin önemli bir kısmı bugün Ankara’da Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde muhafaza edilmektedir.
III- VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN VAKFİYE SINIFLANDIRMASI
Vakıflar Genel Müdürlüğü web sayfasında vakfiyeler ile ilgili bölüme göre vakfiyeler aşağıdaki şekilde sınıflanmış ve arşivlenmiştir.
Arşivlerde bulunan vakfiyeler günümüze; orijinal vakfiyeler, istinsah vakfiyeler, taş veya ahşap üzerine yazılmış vakfiyeler olmak üzere üç şekilde ulaşmıştır. Bununla beraber, vakfiyesi mevcut olmayan vakıfların bazı hayrât eserlerinin kitabelerinde vâkıf ile ilgili detaylı bilgiler de vardır. Orijinal vakfiyeler, vâkıf tarafından düzenlenen ve kadı huzurunda onaylanan asıl metinlerdir. Ahşap, taş veya mermer üzerine işlenen vakfiyeler ise tam vakfiye olmayıp, vakfiyenin kısa bir özeti suretindedir. Arşivde bulunan vakfiyeleri ise şu dört grup şeklinde tasnif edebiliriz.
1- Osmanlı devrinden önceki vakfiyeler,
2- Osmanlı devrine ait vakfiyeler,
3- TBMM Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti devri vakfiyeleri,
4- 1926-1967 tarihleri arasında Medeni Kanun’a göre kurulan tesis senetleri ile 1967 tarihinde kabul edilen 903 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulan vakıflara ait vakıf senetleri.
5- 2008 yılından itibaren 5737 Sayılı Vakıflar Kanunu kapsamında kurulan vakıflara ait vakıf senetleri.
IV- TARİHTEN VAKFİYE ÖRNEKLERİ
Vakıflar Genel Müdürlüğü web sayfasındaki vakfiye örneklerine ilişkin bilgiler aynen aşağıdaki gibidir.
Fatih Sultan Mehmed Han’ın 875 H. (1470 M.) tarihli vakfiyesinde:
Yatağa düşmüş, evine doktor getirme imkânı olmayan hastalara, başvurmaları halinde doktor gönderilmesi,
Hastanede ölenlerin cenaze masraflarını karşılamak üzere her gün beş akçenin bir fonda biriktirilmesi,
İmarete gelen misafirler, görevliler tarafından güler yüzle karşılanıp, misafir olarak kalmak isterlerse, üç günden çok olmamak üzere misafir edilip, yeme-içme ihtiyaçlarının karşılanması,
İmaretten, dul kalmış Saliha hanımlar için yemek verilip, namus ve iffetlerinin muhafaza edilmesi.
Yavuz Sultan Selim Han’ın 947 H. (1540 M.) tarihli vakfiyesinde:
Her gün iyi cins undan 100 ekmek pişirilip fakir halka dağıtılması.
Sultan III. Murat Han’ın annesi Nurbanu Valide Sultan’ın 990 H. (1582 M.) tarihli vakfiyesinde:
Hastanede görev yapacak hastabakıcı, temizlikçi, bekçi gibi görevlilerin yanında, hastalara namaz kıldırabilecek bir imam tayin edilmesi ve bu imama yardımcı olacak, namaz vakitlerinde hoş seda ile ezan okuyup insanları Allah’a ibadete çağıracak bir müezzin tayin edilmesi,
Kendini bilmez kişilerin duvarları karalayıp, kirletmesini engellemek ve yapılan karalamaları silmek için bir görevli tayin edilmesi,
Cuma, bayram ve mübarek gecelerde imarette her gün pişirilen yemeğe ilave olarak çeşidi bol yemekler pişirilip yoksullara dağıtılması ve yoksul-zengin ayırmaksızın imarete gelen misafirlere yedirilmesi.
Sivas’ta “Daru’r reha Vakfı”nın 1268 H. (1851 M.) tarihli vakfiyesinde:
Hastalık ve benzeri afet ve olaylar nedeni ile geçim sıkıntısına düşerek ihtiyaç ve zaruret içinde bulunan yoksulların, yetimlerin ve dul hanımların ihtiyaçlarının giderilmesi.
İstanbul’da “Kara Çelebizade Mehmet Efendi Vakfı”nın 1026 H. (1617 M.) tarihli vakfiyesinde:
Ramazan Bayramında yetim Müslüman çocuklara mevsim şartlarına göre elbise ve ayakkabı satın alınıp giydirilmesi.
Amasya’da “Abdullah oğlu Sinan Paşa Vakfı”nın 917 H. (1511 M.) tarihli vakfiyesinde:
Hana gelen tüccardan başka misafirlere duruma göre bal, peynir ve pekmez ikram edilmesi, akşam vakti tüccar ve diğer misafirler için yemek verilmesi, kış günlerinde bir gün buğday çorbası, bir gün bulgur pilavı ve diğer bir gün de tarhana pişirilmesi, handa misafir olanlara odun verilmesi,
Yaz mevsiminde hana gelen misafirlere bir gün buğday çorbası, bir gün ürün çorbası ve uygun mevsimlik sebze yemekleri pişirilmesi,
Handa misafirler için yaklaşık 40 gramlık ekmek pişirilmesi,
Cuma ve bayram gecelerinde ekşili çorba ile biberli ürün aşı, Regaip, Berat ve Kadir gecelerinde helva pişirilmesi,
Halkın ileri gelenleri, alimler ve eşraftan misafirler için senede yaklaşık 350 kg. sade yağ sarf edilmesi.
Bursa’da “İbrahim Bey Kızı Hatice Hatun Vakfı”nın 906 H. (1500 M.) tarihli vakfiyesinde: Bursa’da Emir Buharî Hazretleri Türbesi civarında yetim çocukların okuması ve okutulması için yaptırdığı okulun her türlü masraflarının görülmesi.
Erzurum’da “Cennetzade Abdullah Edip Efendi bin-i Mehmet Ragıp Efendi Vakfı”nın 1263 H. (1846 M.) tarihli vakfiyesinde:
Kurban Bayramında kurban kesilerek, vâkıf ve vâkıfın akrabaları için dağıtılması, yaptırdığı kaldırımların ve köprünün tamirinin yapılması.
Gaziantep’de “Abdusselam Nasirî Vakfı”nın 1254 H. (1838 M.) tarihli vakfiyesinde:
Her sene fazla gelirden vakfın tamiri, ısıtılması, aydınlatması icra edildikten sonra 10 pamuk gömlek ve 10 donun (iç çamaşırı) nazırın seçtiği muhtaç fakirlere dağıtılması ve kalan gelirin yasal hak sahiplerine sarf edilmesi.
Manisa’da “Çakıroğlu Mehmet bin Hasan bin Mehmet Vakfı”nın 1316 H. (1908 M.) tarihli vakfiyesinde:
İlköğretim Okullarına ders kitapları alınıp adı geçen köyün fakir, küçük öğrencilerine verilmesi,
Bu okulda okuyan yetim çocukların yiyecek ihtiyacının karşılanması,
Bayram arefelerinde bu okulda okuyan yetim çocukların giydirilmesi.
Tokat’ta “İkinci Bayezid”in Validesi Gülbahar Hatun için Medrese Vakfı”nın 898 H. (1492 M.) tarihli vakfiyesinde:
Tokat Beldesindeki imaretinde bulunan eşyaların ihtiyaç duyuldukça kaplarının kalaylanması veya yenilenmesi, mefruşatın yenilenmesi, malzeme temin edilirken güzel, yeni ve eskisinin aynı olmasına dikkat edilmesi, imaretinde kalan topluluk için salih ve ehli kıraet namazın şartları ve rükunlarına ait hususları iyi bilen bir imamın bulundurulması ve bu görevlice imarette bulunanlara beş vakit namazın, teravih namazının ve cemaatle kılınan nafile namazlarının kaldırılması,
Gelen misafirlerin hayvanlarının yemlerinin temin edilmesi ve verilmesi,
Talebeleri, fakirlere ve misafirlere sabah ve akşamları yemek verilmesi,
İmarete, ısıtılması için yakacak, aydınlatılması için çerağ ve kandil yağı, hasır alınması, yine imaretin mutfağında kullanılmak üzere güzel ve yağlı et, mevsime göre kabak, ıspanak, biber soğan, nohut ve sarı pirinç satın alınması.
Sivas’ta “Hattab İbni Saib Ahmet İbni Rahat Vakfı”nın 721 H. (1321 M.) tarihli vakfiyesinde:
Herhangi bir kaza veya bela sebebi ile borçlanma durumunda kalanlara kefil göstermek şartıyla borç verilmesi, ancak maddî varlığını haram olan işler ve amellerde harcayarak muhtaç duruma düşenlere borç verilmemesi,
Muhtaç olan dul ve yaşlı hanımlara her ay iyi atılmış pamuktan birer okka pamuk, ihtiyar olan erkeklere birer dirhem para verilmesi,
Âmalardan muhtaç olup da mahalle ve sokaklarda, çalışmayacak durumda olanlara yıllık 2050 dirhem tahsis edilmesi,
Cüzzamlılar için yıllık 60 dirhem, Kadı ve Valinin hapsettiği kişiler için 120 dirhem ayrılarak bu paradan her ay hissesine düşen 10 dirhem ile ekmek alınıp mahpuslara dağıtılması,
Fakir yetimlere bakmayı üstlenen, eğitim ve öğretimlerine dikkat edeceğini taahhüd edenlere bu yetimler teslim edilerek mütevelli ve yetkililerce zamanın icabına göre tespit edilecek ihtiyaçlarının karşılanması.
Ödemiş’te de “Mürselli Hacı İbrahim Ağa Vakfı”nın 1330 H. (1912 M.) tarihli vakfiyesinde:
Haziran ayı başından Ağustos ayı sonuna kadar yaptırdığı sebile yetecek kadar kâr konulup Allah’ın kullarının istifade etmesinin sağlanması,
Ödemiş hapishanesinde mahpus bulunanlara her hafta birer yük kâr verilmesi,
Yine Ödemiş’te bulunan Yeni Cami-i Şerifi etrafında yaşayan leyleklerin yiyecekleri için yıllık 100 kuruş harcanması.
İstanbul’da “Merhum Mevlâna Şah Ali Çelebi Kızı Fatma Hatun Vakfı”nın 993 H. (1585 M.) tarihli vakfiyesinde:
Vakfeylediği evlerde fakirlerin ve dul hanımların oturması, adı geçenler otururken binada onarım gerekmesi halinde vakıfça bu onarımın yapılması.
Tokat’ta “Yahşi oğlu Bayezid Paşa Vakfı”nın 820 H. (1474 M.) tarihli vakfiyesinde:
İmarette misafirleri hallerine uygun derece ve mertebelerine göre karşılanmasını bilen dindar ve olgun bir kişinin imaret şeyhi olarak tayin edilmesi,
Kur’ân-Kerim’i ezbere bilen, namazın şartlarına ve en güzel şekilde namaz kıldırma adabına vâkıf Hafız bir kişinin imarette beş vakit namaz ve teravih kıldırmak üzere atanması,
Vakfın kurucusuna ve Müslümanların geçmişlerinin ruhlarına hediye edilmek üzere günde birer cüz okuyacak, beş hafızın görevlendirilmesi,
Vakıf mütevellisinin gelirden beşte birini alması, vakıf binaların onarımı için her gün on dirhem ayrılması,
Adı geçen imarete gelip giden fakirler için imaretin mutfağında pişecek etin bedeli olarak günlük dört dirhem sarf olunması,
Cuma gecelerinde mutfakta yaklaşık 13 kilo pirinçten pilav pişirilmesi,
Gelir fazlasının mütevelli olan evlada şart olunması, evlâdın nesli kesildikten sonra gelir fazlasının zaviyeye gelip giden fakirlere sarf olunması.
Konya’da “Abdullah oğlu Şazibey Ağa Vakfı”nın 828 H. (1424 M.) tarihli vakfiyesinde:
Gelip giden Müslüman fakirlerin konaklama ihtiyacını karşılamak üzere, sofa, mutfak, odunluk, birçok oda ve avludan oluşan bir konak yaptırarak, yalnız Allah rızasını kazanmak ve ahirette sadakasının gölgesinde gölgelenmek niyetiyle vakfedilmesi,
Hayrat ve akarının bakım ve onarımına öncelik veren vakıf gelir fazlasından, söz konusu konağa gelip giden Müslüman fakirlerin ihtiyaçlarına kusursuz ve adaletli bir şekilde harcama yapılması,
Vakfedilen yerlerin bir seneden fazla bir müddetle kiraya verilmemesi, eğer ihtiyaç olursa bu sürenin en fazla üç yıla çıkarılması.
Tokat’ta “Sadrüddin Süleyman oğlu Hacı Ahmed Vakfı”nın 774 H. (1372 M.) tarihli vakfiyesinde:
Vakfettiği gayri menkuller gelirlendirilerek elde edilen hasılattan; ihtiyaç duyuldukça zaviyenin bakım ve onarımları yapılması, Zaviye ve mescit yıkılır, hizmetlerini ifâ edemez olursa, elde edilen gelirin Tokat beldesinde oturan Müslüman fakirlere ve kimsesiz çaresizlere harcanması.
Kayseri’de “Abdullah oğlu Emir Alemüddin Vakfı”nın 500 H. (1106 M.) tarihli vakfiyesinde:
Kayseri’de bulunan fakirlere ve kimsesiz çaresizlere sarf edilmesi. (Şayet şartı yerine getirilmez ve değiştirilecek olursa bu davranış uygun olmaz. “Cenab-ı Hak o kimsenin orucunu, namazını, hac, zekat ve nafile ibadetini kabul etmez” diye bedduada bulunmuştur.)
Konya’da “Karatay-i bin-i Abdullah Vakfı”nın 660 H. (1261 M.) tarihli vakfiyesinde:
Vâkıf bu vakfiyesinde hasıl olan mahsulünden medreseye devam edenlerden sabah ve akşam Allah’ın kitabını okuyan 2 nefer hafıza aylık 60 dirhem ki her birine 30 ar dirhem sarf olunması,
Medrese bina edilen musluğa ve abdesthaneye bakan ve bunları yıkayıp temizleyen kimseye 30 dirhem sarf olunması,
Medresede bina edilen musluğa ve abdesthaneye bakan ve bunları yıkayıp temizleyen kimseye 30 dirhem verilmesi.
Konya’da “Şeyh Muslihiddin Ebülvefa Çelebi Vakfı”nın 864 H. (1463 M.) tarihli müşterek vakfiyesinde:
Vakfın gelirini fazla kısmayup israf de etmeyip masraflar çıktıktan sonra Mescidin ve imaretin ihtiyaçlarına sarf olunması, şayet Mescit yıkılır ve yeniden yapılması da mümkün olmaz ise, zikredilen vakıf tertip dairesinde, fukara ve miskinlere tahsis olunması.
Bitlis’te “Hüsrev Paşa Vakfı”nın 996 H. (1581 M.) tarihli vakfiyesinde:
Rahva’daki kervansaraya gelen misafirlere yedirilmek üzere günlük beş batman koyun eti alınması, sabah buğday çorbası, akşam pirinç çorbası yapılması,Yemekten sonra gelen misafirlere bal, pekmez, peynir ve yoğurt ikram edilmesi,
Mübarek gecelerde misafirlere çorba, pilav, zerde veya ekşi aş ile ziyafet verilmesi,
Kış günlerinde adam sayısınca her ocak başına bir kucak odun ve yirmişer dirhemden birer mum verilmesi,
Üç kandilin sabaha kadar yanması,Mütevelliye günlük on iki akçe verilmesi.
Sinop’ta “Seyyid Mehmed oğlu Tohmaş-zâde Ali Efendi Vakfı”nın 1330 H. (1911 M.) tarihli vakfiyesinde:
Vâkıfın, vakfettiği dükkânı emsallerine uygun olarak kiraya verilip, senelik kira gelirinin yarısıyla her sene Ramazan ayında mukabele okutulması,
Kalan kirasının yüzde on beşi ile Mescidi aydınlatmak için kandil alınması ve müezzine verilmesi,
Baki kalan kira gelirinin toplanarak dükkan ve mescidin ihtiyaç hasıl olduğu zaman onarılması.
Edirne’de “Sinan Paşa Vakfı”na ait 933 H. (1526 M.) tarihli vakfiyede:
Gelirin beş kısma bölünmesini, bir kısmının vakfın mütevellisine verilmesi,
Diğer dört kısımdan vâkıfın yaptırmış olduğu medresede görevli müderrise günlük yirmi beş dirhem, medrese talebelerinden her birine ikişer dirhemden az olmamak kaydıyla gerekirse onar dirhem verilmesi,
Vâkıfın yaptırmış olduğu mescidin imamına günlük dört dirhem, müezzine üç dirhem, kayyumuna iki dirhem verilmesi,
Kur’ân-ı Kerim cüzü okuyan on kişinin her birine birer dirhem verilmesi,
Vakfiyede geçen imaretin idarecisine günlük iki dirhem, yardımcısına bir dirhem, vakfın kâtibine iki dirhem, tahsildarına üç dirhem, aşçıya iki dirhem, kiler görevlisine bir dirhem, vakfın tamircisine iki dirhem, köyün tahsildarına iki dirhem verilmesi,
İmarette et pişmesi için günlük on dirhem, ekmek için on iki dirhem verilmesini her yıl için seksen kile pirinç, doksan iki kile buğday ve on iki kile tuz harcanmasını ve artan para ile imaretin tamiratının yapılması.
Van’da “Emir İzzettin Vakfı”nın 726 H. (1325 M.) tarihli vakfiyesinde:
Vakfın kira geliri, lüzumlu ihtiyaçlara sarf yapıldıktan sonra artan miktarı Hasan Efendi Camii şerifinde hatip olanlara hizmeti karşılığı olarak seneden seneye verile, hatiplik hizmeti icra edilemez ise, kira geliri Müslüman fakirlere sarf olunması.
Konya’da “Çelebi oğlu Selâhaddin Efendi Vakfı”nın 1322 H. (1904 M.) tarihli vakfiyesinde:
Gelir getiren emlâkin mütevelli eliyle kiraya verilip yılda hasıl olan gelirin dört kısma ayrılması,
Bir kısmının yeniden inşasına muvaffak olduğum yukarıda adı geçen Yorgancı yöresinde cami şerifin tamir ve ısıtılıp-aydınlatılmasına sarf olunması,
Bir kısmının camii şerifi de hatip olana verilmesi,
Bir kısmının cami-i şerifte imam olana verilmesi,
Bir kısmının cami şerifi mezkurde Kur’ân okuyan kimseye verilmesi şart kılınmıştır.
KAYNAK
1-VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ WEB SİTESİ
2-DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ