Anasayfa / Manşet / EKONOMİK YOLSUZLUKLAR/Abdullah ÇAVUŞ/E. Vergi Müfettişi (11.11.2019)

EKONOMİK YOLSUZLUKLAR/Abdullah ÇAVUŞ/E. Vergi Müfettişi (11.11.2019)

EKONOMİK YOLSUZLUKLAR

Abdullah ÇAVUŞ/E. Vergi Müfettişi

Devletin rolü ve fonksiyonların genişlemesi ile birlikte siyasal  karar alma sürecinde rol alan kimselerin çıkarlarının artması söz konusudur. Seçmenler, siyasal bilgisizlik ve ilgisizlik etkilerinin bir sonucu olarak, kendilerine daha fazla kamusal mal ve hizmet sunulmasını isterler. Kamusal hizmetlerin talebinin genişlemesi, kamu sektörünün büyümesinin bile nedeni olarak kabul edilebilir.

Devletin büyümesinin önemli bir sonucu ise ekonomik yozlaşmalardır. Politikacıların yeniden seçilebilmeyi garantilemek için kamu harcamalarını artırmak ve vergi oranlarını İndirmek (veya vergi oranlarını kamu harcamalarındaki artıştan daha az bir oranda artırmak) genel eğilimleri ekonomik sorunların ve ekonomik yapıdaki yozlaşmaların temelini teşkil eder. Artan kamu harcamalarının enflasyon ve borçlanma ile karşılanması kronik bütçe açıklarının ve kronik enflasyonun kaynağını teşkil eder.

Enflasyonla mücadele edilmesi ve bütçe açıklarının kapatılması amacıyla vergi oranlarını artırmak şeklinde yapılan ekonomik müdahaleler, etkin bir piyasa ve fiyat mekanizmasının bulunmadığı ortamlarda vatandaşların adeta bir vergi sömürüsü altında ezilmeleri ve ister istemez toplumda vergi kaçakçılığının artması ve vergi ahlakının bozulmasını da beraberinde getirmektedir.

Öte yandan , devletin büyümesi ile toplumda belirli bazı kesimlerin de çıkar sağlamaları söz konusu olabilmektedir. Çıkar ve baskı grupları olarak adlandırılan şirket ve holdingler , işçi ve işveren sendikaları, ticaret ve sanayi odaları gibi bazı kesimler, devletten karşılıksız bir transfer elde etmek için adeta yarışırlar. Transfer veya rant kollama olarak adlandırılan bu çabalar, sonucunda da devlet faaliyetlerinde genişleme devam eder. Çıkar ve baskı gruplarının devletten teşvik elde etmek için sarf ettikleri gayret ve yaptıkları harcamalar Milli Gelire hiçbir katkı sağlamadığı gibi maliyet unsuru olarak mal ve hizmetlerin fiyatı ile topluma yansıtılır.

Siyasal Yolsuzluk ile Yönetsel Yolsuzluk  sınıflandırmasında temel kriter,  yolsuzluğu yapan kişilerden en az birisinin siyasetçi yada bürokrat olmasıdır. Bu nedenle sınıflandırması da kolaydır. Ancak Ekonomik Yolsuzluk olayında her iki durumda söz konusu olabilmektedir. Devletin ekonomik hayat içindeki ağırlığı ile doğru orantılıdır.

Son yıllarda ise devletin küçülmesi gerekliliği doğrultusun da gerçekleşen ekonomik değişimler arasında özelleştirme, yolsuzlukla en yakından bağlantılı konu haline gelmiştir. Siyasi partilerin faaliyetlerini finanse etmek ve belirli politik grupların üyelerine iş sağlamak için sıklıkla kullanılmalarından dolayı, kamu teşebbüslerinin yolsuzluk ve özellikle siyasi yozlaşmanın ana kaynağı olduğuna şüphe yoktur.

Özellikle siyasi yolsuzlukta sıklıkla kullanılan bir aracı ortadan kaldırması nedeniyle suni tekellerin özelleştirilmesi bu tip yolsuzluğu azaltmak için gereklidir. Ne yazık ki, kamu teşebbüslerini özelleştirme sürecinin kendisi bile öyle durumlar yaratmaktadır ki, temel kararlarda takdir hakkı bulunan bireyler (bakanlar ya da yüksek mevkideki siyasetçiler) ya da dışarıdakilerin ulaşamayacağı bilgilere sahip olan yöneticiler, özelleştirmeyi kendi çıkarları için kullanabilmektedirler.

Bu tip problemler, dünyanın her bölgesinde gözlemlenmekte ve saptanmaktadır. Ama suiistimaller, özellikle geçiş sürecindeki ekonomilerde ön plana çıkmaktadır. Kamu teşebbüslerinin özel mülkiyete geçişi ile ilgili suiistimaller, yağmalama ya da peşkeş çekme gibi terimlerle ifade edilmektedir. Bu ülkelerde bazı insanlar, söz konusu suiistimaller sayesinde aşırı derecede zenginleşmişlerdir. Bu noktada, Rusya deneyiminden iki örnek akla gelmektedir. Gazprom gibi büyük tekellerin özelleştirilmesinde, siyasi erke yakın olan pek çok kişi, değeri çok yüksek olan hisseleri çok düşük maliyetlerle ele geçirmişlerdir. Ayrıca, “hisse karşılığı borç” sistemi sonucunda bazı bankalar, firmalara borç vererek bu teşebbüslerin ortakları haline gelmişlerdir. Bu gelişmeler, bir çok Rus vatandaşını piyasa ekonomisinin faydaları hakkında ciddi şüphe duymaya yöneltmiştir[i]

Son yıllar da ülkemiz de hızla özelleştirme yapmaya başlamış ancak devletin küçülmesi açısından beklenen başarıyı sağlayamadığı gibi ,özelleştirilen kamu bankalarında özelleştirme esnasında ve özelleştirmeden sonraki dönem de meydana gelen yolsuzluk olayları, ekonomik yolsuzluklara tipik bir örnektir. Bir tarafında devletin ekonomik hayat içindeki rolü,diğer tarafta siyasetçi ve bürokrat ile işadamlarından oluşan karmaşık yapıda bu tür ekonomik yolsuzluklar meydana gelmiştir.

Bunların yanı sıra ,gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere birçok ülkede, devletin rolü sayısız kural ya da düzenlemeler çerçevesinde yürütülmektedir. Bu ülkelerde, çeşitli usullerle verilen lisanslar, izinler ve onaylar birçok faaliyeti gerçekleştirebilmek için gereklidir. Bir mağazayı açmak veya açık tutmak, borçlanmak, yatırım yapmak, araba kullanmak, araba almak, ev yapmak, dışarıyla ticaret yapmak, döviz almak, pasaport çıkartmak, yurtdışına gitmek ve daha birçok şey için özel belgeler ve onaylar gereklidir.  Onay almak için çoğunlukla çeşitli kamu görevlileri ile temas kurmak gerekmektedir.

Söz konusu düzenlemelerin ve onay işlemlerinin varlığı, bir faaliyeti onaylayan veya denetleyen kamu görevlisine tekel gücü vermektedir. Bu görevliler, onay vermeyi reddedebilir ya da aylarca hatta yıllarca geciktirebilirler. Kamusal yetkiler bu yolla, onay ya da izin alması gereken şahıslardan rüşvet almak için kullanılabilir. Örneğin, Hindistan’da “ruhsat kralı” nitelemesi, ekonomik faaliyetlerin birçoğu için gerekli olan izinleri satan kişiler için kullanılmaktadır[ii].

Kimi ülkelerde, kişiler aracılık veya komisyonculuk yapabilmektedir. Bazı durumlarda, düzenlemelerin şeffaf ya da kamuya açık olmaması ve onay işleminin belirli bir daire veya birey tarafından yapıldığı gerçeği bürokratlara büyük bir güç vermekte ve rüşvet almak için iyi bir fırsat yaratmaktadır.

Söz konusu düzenlemelerin varlığı, vatandaşlar ile bürokratlar arasında sık sık temas kurulması gereğini ortaya çıkarmaktadır. Özellikle gelişmekte ve geçiş döneminde olan ülkelerde yapılan araştırmalar, özellikle küçük teşebbüslerin yöneticilerinin, zamanlarının çoğunu bürokratlarla pazarlık yaparak geçirdiklerini göstermektedir. Ayrıca, bu izinlerin alınması ve kamu görevlileri ile pazarlık yapılması çok büyük zaman almaktadır. İşletmelerin yönetiminden çalınan bu zaman rüşvet ödenerek azaltılabilir.

Yatırım projeleri ile üst düzey sorumluların karıştığı yolsuzluklar sık sık birlikte anılmaktadır. Kamu yatırım projelerine ilişkin kararlar üzerinde üst düzey kamu görevlilerinin takdir yetkisine sahip olmaları, bu tip kamu  harcamalarının, yolsuzluk nedeniyle, hem büyüklük hem de içerik olarak olumsuz yönde etkilenmesine neden olmaktadır. Kamu projeleri, bazen sırf belirli birey veya siyasi gruplar projelerden “komisyon” alabilsin diye gerçekleştirilmektedir. Bu durum, bu tip harcamaların verimliliğini azaltmakta ve yatırım seçiminde kullanılan kâr-zarar analizi gibi objektif kriterler açısından projeleri meşru kılmamaktadır.

Devletin mal ve hizmet alımı demek olan ihaleler, yolsuzluk tarafından etkilenen başka bir alandır. Yolsuzluk olasılığını azaltmak için bazı ülkeler, alınacak malların fiyatlarının önemli ölçüde yükselmesine yol açmak pahasına, karmaşık ve masraflı prosedürler geliştirmektedir.

Bütçe dışı hesaplar, birçok ülkede görülmektedir. Bazıları meşru ve belirli amaçlar için tesis edilmektedir. (emeklilik fonları, yol yapım fonları vb.). Diğerleri ise siyasi ve idari kontrollerden sıyrılmak için oluşturulmaktadır. Bazı ülkelerde, dış yardımlardan gelen veya petrol ve demir-çelik gibi doğal kaynakların satışından elde edilen paralar, daha az şeffaf ve daha az kontrol edilen özel hesaplara aktarılmaktadır. Bu paranın bir kısmı yasadışı kullanımlar için harcanabilir veya bazı ceplere girebilir.

Tüm bu alanlarda şeffaflığın ve etkin kurumsal kontrolün bulunmaması, yolsuzluğa yol açan temel faktörlerdir.

Birçok ülkede devlet, çeşitli mal, hizmet ve belirli kaynakları piyasa fiyatlarının altında sunmaktadır. Ucuz döviz ve kredi, ucuz elektrik, su ve ev temini, eğitim ve sağlık imkanlarından ucuz/parasız yararlanma vb. örnek olarak gösterilebilir. Malüllük ödeneği de bu kapsamda değerlendirilebilir. Bazı ülkelerde malüllük ödenekleri, yolsuzluk için uygun bir alan haline gelmiştir. Diğer ülkelerde de, geniş kredi ve döviz imkanlarına piyasa fiyatlarının altında ulaşılabilen bazı bireyler çok büyük çıkarlar elde etmişlerdir.

Bütün bunların yanı sıra siyaset yapacak olan kişilerin önündeki engeller dolayısıyla, memur ve aydın kişilerin siyasi hayatın dışında kalması sonucu, siyaset meydanının kendilerine kaldığı insanların büyük kısmının ,siyaseti halka hizmet makamı yerine, ticaretin, para kazanmanın bir aracı olarak görmeleri ve devletin ekonomik sistem içinde ki ağırlığı sonucu Ekonomik Yolsuzluklar oluşmaktadır. Ekonomik yolsuzluk denildiğinde,ucuz kredi temini, bugünlerde ise batık krediler, vergi kaçakçılığı, özelleştirme uygulamalarındaki yolsuzlukların yanı sıra,  bilimsel literatürde “Rant Kollama” diye tabir edilen yolsuzluk türünü de ekonomik yolsuzluklar içeresin de değerlendirmek uygun olacaktır.

Rant kollama,çıkar veya baskı grupların, devlet tarafından suni  olarak yaratılmış bir ekonomik transferi elde etmek için giriştikleri faaliyetlerdir. Burada önemli olan husus, “gerçek rant” ile “suni rant”ı birbirinden ayırmaktır. Gerçek rant, ekonomideki arz ve talep arasındaki ilişkilere göre ortaya çıkmakta ve bu kavram daha ziyade toprağın, belirli bir süre sonra sahibine çalışmadan bir gelir getirmesi anlamına gelmektedir. Suni rant ise, bizzat devlet tarafından, bazı ekonomik faaliyetler üzerine sınırlamalar konulması ve/veya ekonomik faaliyetlerin bizzat devlet tarafından düzenlenmesi suretiyle ortaya çıkmaktadır. İşte Rant Kollama, çıkar ve baskı gruplarının devlet tarafından yaratılan bir “suni rant”ı elde etmek için mevcut kıt kaynaklarını sarf etmelerini ifade etmektedir.

Tanımı biraz daha açacak olursak; rant kollama kavramını, devletten bir ekonomik veya sosyal transfer elde etmek amacıyla çıkar ve baskı gruplarının girişmiş oldukları faaliyetler ve bu amaçla yapmış oldukları harcamalar şeklinde tanımlayabiliriz.[iii]Söz konusu ekonomik ve sosyal transferlerin başlıcaları aşağıda gösterilmiştir.

  1. Monopol Kollama: Devlet tarafından imtiyaz hakkı verilen bir monopolün elde edilmesi için çıkar ve baskı gruplarının girişmiş oldukları lobicilik faaliyetleri ve bu amaçla yapmış oldukları harcamalar Monopol Kollama olarak adlandırılır. Tekel kollama davranışları daha çok yeni icatların olduğu sektörlerde görülmektedir. Bu sektörler icat ettikleri ve üretim esnasında gerçekleştirdikleri teni yöntemlerin, uzun süre potansiyel üreticilerin eline geçmemesi için yasal birtakım kurallar oluşturmaya çalışırlar.[iv]
  2. Tarife Kollama: Çıkar ve baskı gruplarının yurt içi piyasada kârlarını maksimum düzeye çıkarmak için belirli mal ve hizmetlerin ithalinde tarife (ithalat vergisi) uygulanması veya ithalatın yasaklanması için girişmiş oldukları lobicilik faaliyetleri ve bu amaçla yapmış oldukları harcamalara Tarife Kollama adı verilmektedir. Tarife kollama lobileri, dış ticarette uygulanan tarife oranlarının istekleri doğrultusunda değiştirilmesi sonucunda gelirlerini maksimum seviyeye çıkarmayı amaç edinmektedirler. Ülkemiz ekonomisini yakından takip edenlerin bileceği üzere, Dış Ticarette ki gümrük tarifeleri üzerinde kişiye ve olaylara özel değişiklerle bir takım çıkar çevrelerine büyük menfaatler sağlanmasına ilişkin olaylara sıkça rastlanılmıştır.
  3. Lisans Kollama: İthalatta tahsisli kotalardan lisans belgesi almak için yapılan lobicilik faaliyetlerine Lisans Kollama adı verilmektedir. Burada ithalatta izin belgesi (lisans) almak suretiyle elde edilecek rantlar söz konusudur. Bir çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de bu lisans dağıtım işi kamu kuruluşları kanalıyla yapılmakta olduğundan, iktidar gücünü elinde bulunduranlar bu olaydan maksimum derecede yararlanmış olup,bu iş karşılığı çok sayıda yolsuzluk yaşanmıştır.
  4. Kota Kollama: İthalatın kota veya kontenjan sistemine tabi olması durumunda bazı kişi ve kurumların veya daha doğru bir ifadeyle çıkar ve baskı gruplarının global kota ve tahsisli kotaların artırılması girişimlerine ve bu amaçla yapmış oldukları harcamalara Kota Kollama veya Kontenjan Kollama adı verilmektedir. Burada bir taraf ithalata konu mal ve hizmetler üzerindeki miktar kısıtlamalarının kaldırılması ve/veya kapsamının daraltılması için mücadele verirken, diğer bir kısım yurt içi piyasadaki kârlarını maksimize etmek için miktar kısıtlamalarının kapsamının genişletilmesine çalışmaktadır. Kota uygulamasında kollananlar genellikle yabancı üreticilerdir. Yabancı mal ithal eden aracı firmalarda aynı şekilde,ellerindeki az sayıda malı yut içinde istedikleri fiyattan satarlar. Böylece karlar yüksek tutulduğu için yapılan lobi çalışmaları, yabancı üreticilerin daha çok kazanması sonucunu doğuracaktır. Ayrıca bu kotaların dağıtımında kamu görevlileri ile siyasi otoritenin çok sayıda yolsuzluğa bulaştığı görülmektedir.
  5. Sosyal Yardım Kollama (Alturizm Kollama): Ekonomide kişi ve kurumların lobicilik yaparak devletten sosyal gayeli mali yardım (örneğin işsizlik yardımı, fakirlik yardımı,vb.) elde etme faaliyetlerine “Sosyal Yardım Kollama” veya “Alturizm Kollama” adı verilmektedir. Ülkemiz uygulamalarında Fakir Fukara Fonu(Fak-Fuk-Fon) ile kimsesiz ve muhtaç durumda olan yaşlılara bağlanan aylıklarda yapılan kayırmacılıkların yan ısıra, son yıllarda ki sağlık sistemindeki yeşil kart uygulamaları Sosyal Yardım Kollamaya en iyi örneklerdir.
  6. Teşvik Kollama (Sübvansiyon Kollama): Çıkar ve baskı gruplarının devletten iktisadi gayeli mali yardımlar (faizsiz veya düşük faizli krediler, tarımsal ürünler için destekleme alımları, vergi istisna ve muafiyetleri vb.) elde etmek için girişmiş oldukları faaliyetler Teşvik veya Sübvansiyon Kollama olarak adlandırılmaktadır. Teşvik kollama faaliyetlerin de genellikle üç taraf vardır. Konu çok teknik boyutlar içerdiği için bir tarafta olayın teknik ve yasal alt yapısını iyi bilen aracılar,diğer tarafta ise devlet ve teşviklerden yararlanmak isteyen kişi yada gruplar bulunmaktadır. Ülkemizde de olduğu gibi teşviki genellikle merkezi otoriteler dağıtmaktadır. Doğrudan siyasi otoriteye bağlı bu kurumlarda teşvik dağıtımı sırasında yolsuzluklar ortaya çıkmaktadır. Genellikle teşvik almak isteyenler bundan kaynaklanacak olan rantın büyük kısmını aracılara yada teşvikleri dağıtanlara vermektedirler.

Hükümetler teşvikleri farklı amaçlarla devreye sokmak istemektedirler. Bazen bölgeler arsındaki kalkınmışlık dengesizliklerini gidermek için geri kalmış bölgelere yatırım yapılması için teşvik verilmektedir. Ülkemiz uygulamasında öncelikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerimizin kalkınmasını temin amaçlı çıkarılan “Kalkınmada Öncelikli Yöre “ uygulaması ile bu bölgeler yapılan yatırımların birtakım vergi muafiyet ve istisnalarının yan ısıra yapılan yatırımların belirli fonlar kanalıyla finansmanının sağlandığı da görülmüştür.

Bunun yanı sıra birtakım malların üretilmesi ve bazı sektörlerin desteklenmesine yönelik teşvik uygulamaları da yapılmaktadır. Ülkemizde Turizm ve sanayi Sektörü ile Enerji Sektörlerinde bu türden  teşvik uygulamaları çok sayıda yapılmıştır. Daha sonraları ise KOBİ yatırımlarını teşvik uygulamalarına geçilmiştir.

Başlangıçta iyi niyetle yapılan teşvik uygulamalarının her türün de çeşitli yolsuzluklar yaşanmıştır. Bunlar teşvikin dağıtımında yaşandığı gibi alınan teşviklerin amaçları dışında kullanılması suretiyle de yaşanmıştır.

Erzurum Milletvekili İsmail KÖSE’nin bir araştırmada kullanmak amacıyla verdiği yazılı soru önergesine ilgili bakan Kemal DERVİŞ tarafından verilen cevaba göre  ülkemizde 1980-2001 yılları arasında verilen yatırım teşvik belgesi sayısı 59.646 olarak ortaya çıkmıştır. Bunlara konu sabit yatırım tutarı ise, 42.734.366.464.000.000. tl olarak yani yaklaşık  43 katrilyon lira olarak ortaya çıkmıştır. Bu yatırım teşvik belgeleri tarım,madencilik,imalat,enerji, Hizmet sektörü gibi alanlar için verilmiştir. Ayrıca bu dönemde verilen Kaynak Kullanma Destekleme Pirimi(KKDP) ve Kaynak Kullanma Destekleme Fonu(KKDF) uygulamasından yararlanmak için verilen belge sayısı da 13.184 olarak belirtilmiştir. KOBİ Yatırımlarına verilen teşvik belgesi sayısı ise 5.891 olarak belirtilmektedir.[v]

Siyasal karar alma sürecinde “Rant Kollama” şeklindeki siyasal

Kollayan Toplum” (Transfer Toplumu) ya da “Rantiye Sınıfı” çıkmaktadır.

        7-İnsider Trading ve Tüyo Kollama

Herhangi bir şirkette, şirket sahiplerinin, yöneticilerin, denetçilerin, danışmanların, çalışanların, hissedarların ve sair şirketle ilgili üçüncü şahısların şirkete ait önceden halka açıklanmamış bilgilerden yararlanarak, bu bilgileri başka kimselere tüyo vererek sızdırmak suretiyle menkul kıymet piyasalarında haksız bir kazanç elde etmeleri ve yahut da karşılaşacakları muhtemel zararlardan kurtulmalarıdır. Ülkemiz gibi menkul kıymetler piyasasını daha yeni olduğu ülkelerde denetim eksikliğinden dolayı bu şekilde rant kollama faaliyetlerine sıkça rastlanmaktadır.

[i] Vito TANZİ (IMF Mali İşler Departman Sorumlusu) Dünya Çapında Yolsuzluk, Çeviren; Gamze KÖSEKAHYA

[ii] [ii] Vito TANZİ (IMF Mali İşler Departman Sorumlusu) Dünya Çapında Yolsuzluk, Çeviren; Gamze KÖSEKAHYA

[iii] Coşkun CAN AKTAN Kirli Devletten Temiz Devlete Yeni Türkiye Yayınları 1999 S.1072

[iv] Havva ÇAHA,Rant Kollayan Bir Topluma Doğru Giderken,Yeni Türkiye Sayı 14, s.1139

[v] İsmail KÖSE, Ekonomik Krizin İçyüzü Ankara,Nisan 2002

Hakkında admin

Check Also

AHİLİK VE KOOPERATİFÇİLİK / Abdullah ÇAVUŞ/Anadolu Ahileri Kadın Kooperatifleri Birliği Genel Koordinatörü-02.11.2023

AHİLİK VE KOOPERATİFÇİLİK Abdullah ÇAVUŞ/Anadolu Ahileri Kadın Kooperatifleri Birliği Genel Koordinatörü (02.11.2023) KOOPERATİF; “ortak ekonomik, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

×